Soyadı İronisi

72 9 10
                                    

Anthony Mars'ın cinayetini araştırmak üzere tekrar arabasına bindi ve Anthony Mars'ın evine doğru yola çıktı. Yolda giderken aklı D. Anderson imzalı katildeydi, kim olabilirdiki? Ona böylesine acı çektirmek isteyecek, ona akıl oyunları yapıp onunla dalga geçecek kim olabilirdi? David'in aklına hiç kimse gelmiyordu. Birçok düşmanı olduğuna emindi, fakat onunla böyle oynayabilecek kadar zeki bir düşmanla karşılaşmadığınada emindi. David'in zihninde bir dönme dolap misali dönüp dolaşan sorular onu çıldırtıyordu.

Anthony Mars'ın evine vardığında evin önüne park etti ve polis şeridiyle kapatılmış kapıdan içeriye girdi. Eve girdi ve ne aradığını bilmeden somut bir şeyler bulma umuduyla etrafa bakındı, çekmeceleri, rafları, duvarlarda asılı olan resimleri belki gizli bir kapı olabileceği umuduyla kontrol etti. Fakat yine bir şey bulamadı. Bodrum katından bir tıkırtı gelmişti.

Silahını tabanca kılıfından çıkardı ve yere kırk beş derecelik bir açıyla tutarak ağır ve kendinden emin adımlarla eski tahta kapıların açılıp kapanırken çıkardığı seslere benzeyen sesler çıkartan tahta merdivenlerden inmeye başladı. Aşağıdaki tıkırtı sesi bir anda yükseldi ve hemen durdu. David bir an duraksadı, alnında; ter baloncuklarının oluşmaya başladığını hissedebiliyordu. Bu tuhaftı, çünkü David normalde korkak bir adam değildi. D. Anderson imzalı katil onu derinden etkilemiş olmalıydı.

Aşağı indiğinde etrafa bir bakındı, fakat görünürde bir şey yoktu. O tıkırtı seside neyin nesiydi öyleyse? Silahı elinde, bodrumdaki raflara göz atarken gözüne bir şey takıldı, yerdeki halı sıyrılmıştı. Halının sıyrılmış olduğu yere gitti ve ayağıyla birkaç kez yere vurdu.

Bunu aşağıda bir boşluk olup olmadığını anlamak için yapmıştı, sonuç pozitifti. Çıkan boşluk sesleri aşağıya açılan gizli bir bölme olduğuna işaret ediyordu. David, elleriyle tahtaları kontrol etti, ancak bölmenin yerden açılmadığı kesindi. Bir kaldıraç ararcasına etrafı dolaştı, tek dikkat çeken şey rafta yamuk duran bir kitaptı. Kitabın kaldıraç olabileceğini düşünüp onu aşağıya çekti ve yerde, aşağıya uzanan dört basamaklı bir merdiven açıldı.

İçeriden birisi çıktı, David o kaçarken sırtından çekip onu yakaladı ve genç adamı duvara vurup "SENDE KİMSİN?" diye bağırdı.

Genç adam hiçbir şey söylemedi. David sinirlenip genç adamın çenesine güçlü bir yumruk indirdi ve genç adam bilincini kaybedip yere düştü. Son zamanlarda David'in psikolojisi gerçekten bozulmuş gibiydi.

Genç adamın sağ elinde örümcek dövmesi vardı, bu; uyuşturucu çetesine yönelik bir ipucu olabilirdi. Adamın üstünü aradı, üstündeki cekedin iç ceplerinden ve pantolonunun ceplerinden poşet poşet kokain çıkmıştı. David daha fazla var mı diye bakmak için gizli bölmenin merdiveninden aşağıya indi ve bu küçük, kulübeyi andıran yerdeki raflarda kilolarca kokain olduğunu gördü.

Durumu bildirmek için Tess'i aradı.

"Alo."

"Alo, ne oldu David?"

"Muhtemelen bir uyuşturucu çetesine bağlı genç bir adam yakaladım, ve Anthony Mars'ın evinin bodrumunda gizli bir bölme buldum. Burada iki yüz kişinin kafayı çekmesine yetecek kadar kokain var."

"Tamam, hemen narkotiğe haber veriyorum. Çok fazla miktarda uyuşturucu bulunduğu için gerisini onlar halleder, dava bizden çıktı."

David, genç adamı tokatlayarak uyandırıp kelepçeledi ve "Kalk hadi, gidiyoruz," dedi.

Genç adamla birlikte evin önüne çıkıp narkotiğin gelmesini bekledi. Yaklaşık on beş dakika sonra narkotik ekibi gelmişti. David, genç adamı narkotiğe teslim etti ve arabasına binip evin yolunu tuttu.

David, D. Anderson imzalı katilden tekrar bir mektup bulma korkusuyla elleri titreyerek anahtarı deliğe soktu ve içeride birisi onu öldürmek için bekliyormuşçasına kapıyı yavaşça açtı.

'Tanrı'ya şükür..'

Laptopunu açtı ve D. Anderson imzalı katil hakkında bir şeyler bulma umudu ile suçlu veritabanına girdi: Kyle Harrison..Dick Harrington..Joe Anderson.. 'Bir dakika, ne?'

Joe Anderson da kimdi? Hemen suçlunun bilgilerine bakmak için üzerine tıkladı ve yazanlardan şunu çıkardı: On altı yaşında ailesini motorlu testereyle katledip daha sonra eviyle birlikte onları yakmış bir psikopat. Şu anda Arizona Devlet Hapishanesinde bulunmaktaydı.

David, Tess'e durum hakkında haber verdi ve ertesi gün onunla görüşmek üzere Arizona Devlet Hapishanesine gideceğini söyledi.

Yatağına girdi ve alarmını saat 08:00'a kurduktan sonra uyumaya çalıştı. Kafasında dönüp dolaşan düşünceler bir türlü uyumasına izin vermiyordu. Joe Anderson'un D. Anderson imzalı katille bir bağlantısı olabilir miydi? Uzak bir ihtimalde olsa David bu şansı elinden kaçıramazdı. Öldürme yöntemi tıpkı D. Anderson imzalı katil kadar vahşi ve acımasızdı, kesinlikle bir bağlantı olmalı diye düşündü.

Alarmın çaldığını duyup uyandı ve duşa girmeden sadece kafasını yıkayıp kahvaltı bile yapmadan evden çıktı ve Arizona Devlet Hapishanesine gitmek üzere yola koyuldu.

Dizilimi, dağınık bir lego setini andıran hapishaneye vardı. Giriş kapısında bekleyen hapishane güvenlik personeline "Haber almış olmalısınız, ben Mesa PD'den David Anderson. Buraya Joe Anderson ile görüşmek için geldim."

"Evet, içeri buyrun lütfen," dedi güvenlik görevlisi ve kapıyı açtı. David içeriye girdi ve Joe Anderson ile yüz yüze görüştürülmek üzere iki tane hapishane güvenliğinin kapısında beklediği görüşme odasına götürüldü. David, gözlerini masaya kelepçelenmiş Joe Anderson'ın üzerinde tutarken yavaş bir şekilde sandalyeye oturdu ve ellerini masada birleştirip "Kimsin sen?" diye sordu.

"Ben mi? Joe Anderson. Peki ya sen kimsin?"

"David Anderson. Benim adım David Anderson. Bu sana bir şeyler çağrıştırıyor mu?"

"Soyadlarımızın aynı olmasının ironikliği dışında herhangi bir şey mi çağrıştırması gerekiyordu?"

"Bakıyorum da aklı başında birisin. Aileni neden öldürdün?"

"On beş yıl önceki olayı neden tekrar gün yüzüne çıkarıyorsun?"

David ciddi bir ses tonuyla "Soruma soruyla cevap verme!" dedi.

"Bana bağıramazsın, sen burada misafirsin," dedi Joe Anderson hafiften alaycı bir ses tonuyla.

"Bir daha soracağım. Aileni neden öldürdün?"

"Bir sebebi mi olması gerek? - kahkaha -"

David bu kafayı kırmış ama aklı başında olan psikopat karşısında sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu.

"Peki, Joe Anderson. D. Anderson imzalı katil."

- Sessizlik -

"D. Anderson imzalı katil dedim. Bu sana bir şey çağrıştırmıyor mu? Dale, Dylan, Dominic, Dan..."

Joe Anderson'un göz bebekleri David'in son söylediği isim karşısında büyümüştü, David bunu farkedip "Dan, Dan ismi sana bir şey mi çağrıştırıyor?"

"Bu isim.. bu isim... bu isim benim mezarda olan büyükbabamın adı - şiddetli kahkaha -"

David'in sinirleri bozuldu ve Joe Anderson'un D. Anderson imzalı katille hiçbir bağlantısı olamayacağını anlayıp oturduğu yerden kalktı, hapishane müdürüne teşekkür ettikten sonra hapishaneden çıktı.

Ne var ne yok diye bakmak için iş yerine gitmişti ve gününü orada suçlu veritabanına bakarak geçirmişti. İş yerinden çıktı ve eve gitmek üzere Mustang'ine binip yola koyuldu. Ertesi güne telefonu çalarak uyandı:

Uykulu, mayışık bir ses tonuyla "Alo?" dedi.

"David.. Ben James. Tess.."

David tedirgin bir ses tonuyla "Ne olmuş Tess'e?" dedi.

"O.. o öldürülmüş.. ve olay yerinde yine aynı imza var.. D. Anderson."

Geçmişin KapısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin