Sahte Katil

90 10 6
                                    

David, alarmını saat 08:00'e kurdu ve yatağına girdi. Ertesi gün uyandığında seri bir şekilde hazırlanarak ana caddedeki tek banka olan Arizona Bankası'na gitmek üzere yola koyuldu. Yanına fazladan bir tabanca almıştı. 

Yuvarlağımsı, kırmızı bir simgesi olan; altında beyaz harflerle Arizona Bankası yazan bankanın önüne vardı ve beklemeye başladı. Telefon çaldı ve hemen elini cebine atıp telefonu kavradı.

"Alo?"

"Tekrar merhaba David. Senin için içeride ki on dört numaralı kiralık kasaya bir şey bıraktım. Şifresi D. Anderson," dedi ve telefonu kapattı.

David bir buluşma bekliyordu fakat bu gerçekleşmeyecekti. Aklına takılan şey onu nereden izliyor olabileceğiydi. En iyi ve göze batmayan izleme noktasını ararcasına gözleriyle etrafı süzdü. Bankanın sol çaprazında ki apartmanın terasında olabileceğini düşündü. Hislerine güveniyordu. 

Bankanın iki tane giriş ve çıkışı vardı, ön kapıdan girdi ve arka kapıdan çıkıp terasa ulaşabilmek için görülmeden ara sokaklardan dolaşarak apartmana vardı. Fransız usülü çelik kapıdan içeriye girdi ve seri adımlarla merdivenlerden çıkarak terasa vardı. Belinden silahını çıkarıp kapısı aralıklı olan teras kapısından dışarıya dikkatlice göz attı. Oradaydı. Elleri cebinde, kafasında şapka ve büyük güneş gözlükleriyle David'in bankadan çıkmasını bekliyordu.

David hızlı bir şekilde kapıyı açarak silahını ona doğrultup "Kımıldama!" diye bağırdı.

Adam ağır bir şekilde ellerini kafasının arkasında birleştirdi. David ona yaklaşırken telefonu çaldı ve bir anlığına dikkati dağıldı, adam bunu fırsat bilip koşarak kaçmaya başladı. David arkasından onu yaralamak için üç yada dört el ateş etse de hiçbir kurşun ona isabet etmedi.

Peşinden koşmaya başladı. Adam üç metrelik boşluktan diğer apartmanın terasına çok rahat bir şekilde atlamıştı. David elinde silahıyla birlikte aşağıya baktı ve bir an için tereddüt etsede geriye doğru yürüdü ve koşarak karşıya atladı.

Adam apartmana girmişti ve David koşar adımlarla teras kapısını açıp dört kat boyunca onu kovalamaya devam etti. Trafiğin yoğun olduğu bir caddede kovalamaca sokak boyunca devam ederken adam hiç tereddüt etmeden trafiğin içine daldı ve arabaların üstünden atlayarak parkur yapıyordu. David'de arkasından koşmaya devam etti. 

Adam bir çıkmaz sokağa girdi ve tam duvarın üstünden atlayacakken David tekrar silahını doğrultup "Dur! Sakın kımıldama yoksa vururum!" diye bağırdı. İkisi de nefes nefese kalmıştı.

Adam David'e doğru döndü ve hızlı bir şekilde elini silahını almak için beline uzatırken David çabuk davranıp adamı omzundan vurdu. Adam acı içinde yerde kıvranırken David telefonuna baktı, onu arayan kişi Tess idi.

"Alo Tess?"

"Merhaba David, Anthony Mars davasında ne durumdasın?"

"Boşver şimdi onu. D. Anderson imzalı katilimizi yakaladım."

"Ne? Nasıl? Neredesin sen şu an?"

"North Lomond caddesinde Liam Brothers kuyumcusunun oradaki ara sokaktayım. Buraya bir ambulans göndersen iyi olur."

"Onu vurdun mu?"

"Evet."

Bir süre sonra bir ambulans ile birlikte Tess ve bir polis ekibi olay yerine geldi. Adam tedavisi yapılmak üzere ambulansa bindirilip Banner Baywood Hastahanesine götürülürken Tess, David ve polis ekibi ambulansı takip etti. David ve Tess hastahane kapısının önünde nöbet tutarken polis ekibi hastahanede adamın tedavi gördüğü odanın önünde nöbet tutuyordu.

"Onu nasıl buldun?"

"Dün beni gizli numaradan aradı, buluşma yerini ve saatini söyledi. Onu bir terasta beni izlerken gafil avladım. Numaramı nasıl buldu bilmiyorum."

"Neden bize haber vermedin peki?"

"Bu durum artık kişisel olduda ondan. Bunu kendim halletmek zorundaydım."

"Tanrı aşkına David, bir daha sakın böyle bir şeye kalkışma, bu son olsun."

"Emredersin patron," dedi David alaycı bir şekilde.

Adamın tedavisi yapıldıktan sonra sorgulanmak üzere David tarafından Mesa PD'ye götürüldü. Sorgu odasına girdiler ve David sandalyesini çekip oturduktan sonra kamerayı açıp "Adın Soyadın," dedi.

Adam sessizdi, hiçbir şey söylemiyordu. 

David sinirli bir şekilde "Sessiz kalma hakkına sahipsin ancak yine de hapisin en dip köşesini boylayacaksın seni lanet herif," dedi.

"Tekrar soruyorum, Adın ve Soyadını söyle."

Adam şeytani bir gülümsemeyle David'e baktı ve "Yanlış kişiyi yakaladın," dedi.

David umursamaz bir şekilde "Eminim öyledir aşağılık pislik. Biraz sonra yine geleceğim, o zaman konuşmaya başlasan iyi edersin çünkü benim sabrımın limitleri var ve seninde açlık ve susuzluk limitlerin olduğuna eminim," dedi.

David sorgu odasından çıktı ve yiyecek otomat makinasına bir bozukluk atıp kendini ödüllendirircesine çikolatalı kek aldı. Bir süre sonra odaya geri döndüğünde adamın cansız bir şekilde masada yattığını gördü.

"Bırak oyun oynamayı lanet herif, senin için herşey bitti artık!"

Adamdan ses çıkmıyordu. David adamın yanına gidip boynundan nabzını kontrol etti ve tam olarak düşündüğü şey olmuştu, adam kendini öldürmüştü. Tess'e haber verdi ve Tess odaya gelip "Nasıl oldu bu?" diye sordu.

David şaşkın bir şekilde "Bilmiyorum.." dedi. Kimseye haber vermedikleri için sorgu odasının karşısında olan biteni izleyende yoktu. David ve Tess kamera kayıtlarına baktılar ve adamın cebinden çıkardığı bir kutu ne olduğu bilinmeyen hapın hepsini içerek intihar ettiğini gördüler.

Üstünü aradıklarında hiçbir şey bulamamışlardı; o hap kutusu nereden gelmiş olabilirdi ki?

"En azından kurtulduk."

"Sanırım öyle.." dedi David emin olmadan. Adam yanlış kişiyi yakaladın derken neyi kastetmişti? O, gerçekten D. Anderson imzalı katil değil miydi?

David intihar eden adam hakkında ifadesini yazdı ve adam otopsisi yapılıp belediye mezarlığına defnedilmek üzere adli tıp ekibi tarafından morga kaldırıldı.

"Anthony Mars cinayetinden ne haber?"

"Hala dava üstündeyim, henüz elimde somut bir şey yok."

"Anlıyorum, günün geri kalanında onu araştır öyleyse."

"Sen ne dersen odur patron."

David Anthony Mars cinayetini daha detaylı araştırmak üzere tekrar onun evine gidiyorduki telefonu çaldı. Bilinmeyen numara, korktuğu şey başına gelmişti.

"Merhaba David."

"Seni lanet olası aşağılık pislik.."

"Sakin ol bakalım, nasıl gidiyor?"

"Eğer o sen değildiysen kimdi o?"

"O mu? - kahkaha - O sadece fanlarımdan biriydi, gözden çıkarılabilir listesinden biri desem daha doğru olur sanırım. Beni kolay kolay yakalayamazsın D. Anderson, daha çok uğraşman gerekecek," dedi ve telefonu kapattı.

"Alo? alo?! Lanet olsun.."

Yağmur başlamıştı. David arabasını kenara park etti; gün batımının ışığı, çimenlerin ıslak yapraklarına vuruyordu. Yıllardır paltosunun cebinde taşıdığı parliament marka sigara pakedini çıkardı ve içinden bir dal alıp yaktı, yıllar önce bıraktığı sigaradan derin bir nefes çekip uzun ve sonu görülmeyen araziye karşı üfledi.





Geçmişin KapısındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin