İki gündür Okan'da kalıyordum. Noyan ne kadar yanıma gelse de iş bölümü yapmış gibi Okan benimle Noyan ise abimle ilgileniyordu. Bu süreçte Demir sadece birkaç mesaj atıp beni rahat bırakmayı tercih etmişti. Abimin öğrendiğini söylediğimden sanırım biraz rahatlamış ve planında boşluk bırakmıştı.
Ve bugün Demir beni çağırmıştı. Demir'den çıktıktan sonra abimle konuşacak ve her şeyi anlatacaktım. Mekana geldiğimde geçen gün beni tutan korumayla gözgöze geldim.
"Daha iyi misiniz?" diye sordu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Gözlerimi kaçırıp içeri girerken ağzımdan bir kelime döküldü.
"Bilmiyorum."
O hep gittiğimiz odaya vardığımda kapıyı açıp ona baktım. Kolumu tuttu ve beni içeri aldı. Yüzünde her zaman yer edinen o tehlikeli gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Beni özledin mi?"
Bedenimi duvara çarpıp üzerime eğildi. Nefeslerimiz karışırken ağzım hafif açılmış ona bakıyordum.
"Zamanı geldi."
Ne dediğini anlamıyordum. Kaşlarım çatılmıştı. Açık olan dudaklarıma dudaklarını yerleştirip hızlı hareketlerle beni öpmeye başladı. Elimi omuzlarına koyup onu itmeye çalışmam bir fayda sağlamıyordu. Sıcak dudakları benimkilerle buluşunca sıcak hava dalgası her yere yayılmıştı. Ellerim onu itmeyi bıraktı çünkü buna güçleri yoktu.
Demir'in bir eli enseme diğer eli belime yerleşti ve beni öperek duvardan ayırdı. Koltuğa yatırıp üzerime çıktı. Bir ara nefeslendik ama tekrar öpmeye başladığında nefesimi kesmeye devam etti. Dudaklarımı ısırıyordu. Çekiştiriyordu. Bu benim ilk öpücüğüm değildi. Ama haliyle bunu değişik kılan bir şeyi vardı, o da zorla olması.
Dudakları geri çekildiğinde alnını alnıma yasladı. Nefeslendik.
"Her şeyi abime anlatacağım."
Üzerimden kalktı. Ben de kalktım. Ayakta durmakta ilk önce zorlanmıştım ama kendimi toparladım. Birbirimize aralıksız bakıyorduk.
O bir anda ve hızla beni tek eliyle kavradı. Ne yaptığını bilmediğim için çırpınmaya başladım. Beni havaya kaldırıp tekrar yatırdı. Üzerime çıkıp sağ kolumu sıyırdı. Ne yaptığını bilmiyordum.
"Kıpırdama!"
Yerimde öylece durdum. Sıyırdığı kolumu bir lastikle bağlayıp damarımı aradı. Bulduğunda poşetinden yeni çıkardığı iğneyi soktu. Sol elimle onu itmeye çalışsam da kolumda iğne varken korkuyordum. İğnenin ucundaki hortuma baktım. Bir poşet vardı. Kan ünite poşeti. Kanım hortumdan o poşete akmaya başladı.
"N-ne yapıyorsun?"
Üzerimdeyken gülümsüyordu.
"Buradan çıktığında abine her şeyi anlatabilirsin, Alin. Bugün hariç."
"Artık bitti mi?" diye şaşkınca sorduğumda dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.
"Yeni başladı."
Üzerimden çekilip kan ünitesiyle ilgilendi. Neden kan alıyordu şimdi benden bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHDİT
Подростковая литератураBeni yeşillerin ortasına götürüp diz çöktürdü. Silahını doğrulttu. Gözünden akan tek bir yaşı sildi. "Son sözlerin?" "Hayat güzel, Demir. Gerçekten." İşte o an, kendisine nefretle, hayranlıkla, hayretle, pişmanlıkla baktığım adam beni ölüme gö...