Sia- Soon we'll be found
***
2 ay... 2 ay boyunca onu beklemiştim. 2 ay boyunca şu an önümdeki manzarayı beklemiştim. Bu anı görmek için vazgeçtiklerim, uzak durduklarım, yalnız kaldığım her an hepsine değmişti.
Verdiklerim, vazgeçtiklerim şu an aldığım şeye kıyaslayınca yeterli görünüyordu. Bir daha olsa bir daha yapar mıydın, derseniz; evet seçim olarak yapardım ama aynı şeyleri yapmak için gücüm kalmadığını hissediyordum.
Sanki hayatın bana öğrettikleri, dünyada olmanın nefes almanın verdiği ufak çaplı ödemeler gibiydi artık. Ben ağır şeyler ödemiştim. Artık eski şımarık insan değildim. Her şeyin değerini biliyordum.
2 ay önce habersiz bir şekilde aşk üçgeninin içinde olduğumu fark etmememin tek sebebi, şımarıklığımdı. Ne kadar hak etmesem de Noyan'ın bana aşık olduğunu öğrenmiştim. Benim gibi birini nasıl sevebilirdi? Etrafındaki insanlar tarafından, abileri tarafından hatta Noyan'ın bizzat kendisi tarafından pohpohlanıp şımarmış bir kızı nasıl inatla sevmeye devam edebilirdi?
Birinin sizi sevdiğini öğrendiğinizde ne yapıyordunuz? Ben hep gerçekten mi seviyor yoksa ilgi mi duyuyor diye düşünürdüm. Genelde de kendime sevilmeyi layık görmediğim için insanların bana karşı yoğun hislerini küçümseyip hayır sadece ilgi duyuyor derdim.
Peki hayatım boyunca yanımda olan ve aklı başında insanlar kategorisinde ilk üçü zorlayan Noyan için de aynı şeyi söyleyebilir miydim?
Beni nasıl ve ne kadardır sevdiği konusunda, ne zaman başladığı konusunda bir fikrim olmasa da son zamanlardaki hareketlerini hatırlayınca gayet de anlaşılır bulmuştum bu hislerini.
Noyan'ı aklımdan çıkaramıyordum. 2 aydır hayatımda olması gereken en büyük şey şu an gerçekleşiyordu ama ben hâlâ Noyan mı diyordum?
"Hadi Alin."
Omzuma dokunan Murat'a döndüm. Murat'ın arkasında beni temkinle izleyen Işık'a bir göz attım.
"2 ay." dedim duygu dolu bir şekilde.
"Şş." diyerek boynuma atladı Işık. "Ağlamak yok. Her şey bitti. Bugün senin zaferin."
Işık'a sıkı sıkı sarılırken kapalı gözlerimin önüne gelen abimi, Okan'ı, Noyan'ı, Demir'i ve Tuna'yı düşündüm. Hatta Gece'yi bile düşündüm. Nasıl onu düşünmezdim? Gece hayatımı kurtardı. Murat ve Işık da son iki ayımda bana çok yardımcı olmuş manevi olarak her boşluğumu doldurmak için çabalamışlardı.
Işık ile ayrıldığımızda sivil polis arabasından bir polisle inen kadının dolu gözlerle bana yaklaştığını gördüm. Telsizlerden gelen belli belirsiz sesler şahsın yakalandığını ve kelepçelendiğini söylerken yanıma ulaşıp ellerimi sıkı sıkı tuttu.
"Kazandık kızım."
Tuna'nın annesinden başkası değildi ellerimi tutan bu kadın. Zeynep teyze. Ne zorluklar yaşamıştı, neler atlatmıştı gençliğinden beri. Şimdi 20 yaşındaki bir kız onu bu kapalı koğuştan kurtarmıştı ona göre. Bana göre ise onun yardımıyla hayatlarımız kurtulmuştu.
Yanımızda ikisi sivil üç polis ile malûm binaya tedbirli uzaklıkta kalacak şekilde yaklaştık. Kalbim deli gibi atıyor nefesim kaburgalarıma batıyordu. İçimdeki haklı bağırış "Kadının gücü!" diye bağırırken binanın kapısını çevrelemiş üç ekip otosunu ve etrafında ne olur ne olmaz diye elleri kemerlerindeki silahlarına yakın duran polisleri süzdüm. Her ne kadar onların maaş karşılığı görevleri de olsa bu durum benim için manevi değeri çok yüksek bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHDİT
Novela JuvenilBeni yeşillerin ortasına götürüp diz çöktürdü. Silahını doğrulttu. Gözünden akan tek bir yaşı sildi. "Son sözlerin?" "Hayat güzel, Demir. Gerçekten." İşte o an, kendisine nefretle, hayranlıkla, hayretle, pişmanlıkla baktığım adam beni ölüme gö...