Başım deli gibi ağrıyordu. Ellerimle kafamı sıkıştırıyor ve derin nefesler alıp vererek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.
Tüm dünyanın gürültüsünü duyuyor gibiydim ve bu beni yoruyordu.
Alin aklıma geliyordu. Güzel kızım ne kadar acı çekiyordu kim bilir?
Onun gerçekten kardeşim olduğuna emindim. Onu dünyadaki her türlü kötülükten koruyabilmeyi gerçekten isterdim. Anıl kadar onun abisi olduğumdan şüphem yoktu.
Fakat bazı durumlarda, ona kendisi bile yardım edemezdi.
Bir aşk üçgenine saplandığının farkında değildi.
Gürkan tehlikesini atlatmıştı evet. Fakat daha zoru önündeydi.
Noyan ona olan aşkını bastıramıyordu. Demir de onu sevmesine rağmen ne bir ileri adım atıyordu ne de geri çekiliyordu.
Demir'in vicdanen rahatsız olduğu belliydi. Alin'in başına Gürkan'ı o sarmıştı.
Gürkan birkaç yıl önce Tuna'nın babası Melih'le illegal işler yapıyordu. Tuna ise buna razı değildi. Öğrendiğinde delirmişti. Polise bile gitmeyi düşünmüş babasıyla büyük kavgalar etmişti.
Sırf bu işleri bozmak için babasının da Gürkan'ın da pisliklerini organize şubeyle iş birliği yaparak paylaşmıştı. O zamanlar bizler onunla çok tanışık değildik. Sadece Anıl onu çok iyi tanıyordu ve o ne isterse yapabilirdi.
Gürkan işinin bozulduğunu öğrendiğinde dünyayı alt üst etme girişiminde bulundu. Tuna'nın annesini bile tehdit ettiğinde Tuna'nın ölmekten başka çaresi kalmamıştı.
Ölmüştü. Anıl'la yaptığı kazada ölmüştü. O yarışa hiç girmemişti aslında. Kaza günü benim evimdeydi. Bende kalıyordu. Yaklaşık bir ay bende kalmıştı. Cenazesi kalktığında da ailesinin gözyaşları dinmeye başladığında da bendeydi. Sonra gizlendi ve kaçtı.
Onu kütükten düşürme işini amcası yapacağını söylemişti. Anıl ve Tuna'nın amcası iş birliği yaparak onu yurtdışına kaçırdılar.
Tuna yaklaşık bir yıl İspanya'da yaşadı. Sonra kendini Belarus'a attı. Biz çağırıncaya kadar da orada kalmıştı.
Demir Tuna'nın hikayesinde yan karakterdi sadece. Kimse onun ne yapacağını düşünmemişti. Hiçbirimiz bunun için tedbir almamıştık.
Oysaki şimdi Alin Demir'in yokluğunda boşluğa düşer olmuştu. Kendine bile itiraf edemese de ben biliyordum. Alin Demir'i kabul etmişti çoktan. Sadece Demir gelmiyordu.
Noyan ise mahvoluyordu. Ona uzak kalmasını söylesem de, yapamamıştı.
Her seferinde kapımı gecenin bir yarısı çalıp bağırır olmuştu.
"Okan ölüyorum!"
Ölmüyordu. Kalbi çizikler alıyordu sadece. Herkes gibi onun da kalbi vardı ve yanlış kişiye düşmüştü. Bu yüzden ölüm gibi şeyler yaşıyor ama her sabah tekrar uyanıyordu.
Ofladım.
Alin daha çok küçüktü.
Başımı kaldırıp duvara yasladım. Evimin bahçesindeki merdivene çökmüştüm. Bahar yemyeşil karşımdaydı. Ama benim kafam çatlıyordu.
Apartman kapısı açıldığında tekrar ofladım. Tempolu ve aceleci adımlar yanıma indi. Uzun ince parmaklar yüzümde gezindi.
"Hadi gel. Yemek hazırladım."
Yüzümü elleri arasından kurtardım. Ona sinirle bakıyordum ama onun yüzündeki gülümseme eksik olmuyordu.
"Evimin anahtarını kullanmayı kes."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHDİT
Novela JuvenilBeni yeşillerin ortasına götürüp diz çöktürdü. Silahını doğrulttu. Gözünden akan tek bir yaşı sildi. "Son sözlerin?" "Hayat güzel, Demir. Gerçekten." İşte o an, kendisine nefretle, hayranlıkla, hayretle, pişmanlıkla baktığım adam beni ölüme gö...