Evet arkadaşlar mutimedia'da Jules ve Dallens'n mezar sahnesindeki anları var :) bu bölüm baya bir içime sindi ya :) yeni bölüm bu bölümdeki yorumun ve votenin fazlalığına göre erken ya da geç gelecek :) yorumlarınızı bekliyorum :)
Eve gelişimin üstünden 1 hafta geçmişti hemen,hemen her şey normale dönmüştü artık hayatım ne kadar normal olabilir ise… Dark’dan hala haber yoktu. Dallens bizim evin abonesi olmuştu. Sürekli beni güldürmeye uğraşıyordu. Clara Jake ile mutlu birlikteliğini korumaya uğraşıyordu. Ben ise hala depresyondaydım… televizyonun karşısına geçtim ve haberleri açtım canım çok sıkılıyordu ve yapacak hiçbir şey yoktu…
bir anda dikkatimi bir haber çekti…
’20 yaşlarında Uzun boylu,kumral biri Leons gölünün orda ölü bulunmuştur. ‘ diyordu haberde hemen habere dikkatimi verdim ve olay yerini gösteriyorlardı
Aman Tanrım ! bu… Dark’n arabasıydı… ne yani şimdi Dark ölmüş müydü? Orda yatan o cansız beden ona mı aitti? Kanın bedenimden çekildiğini hissettim hemen kendimi dışarı atıp arabaya binerek Leons oraya doğru sürdüm…
kısa zamanda varmıştım koşarak cesedin yanına ulaştım.Gazete kağıdını üstünden kaldırmaya eğildim…
Gazeteyi tutarak yavaşça üstünden kaldırmaya eğilmiştim her an patlayacakmış gibi atan kalbimi duymamaya çalışıyordum. Elim,ayağım tüm vücudum titrerken,zor nefes alıyordum. Gazeteyi üstünden yavaşça kaldırdım ve gördüğüm manzara karşısında şoka uğradım. ‘Aman Tanrım!’ diye bağırarak ayağa kalkıp ellerimle ağzımı kapatmıştım. Gözlerimden akan yaşlar görüş alanımı bozsa da görebiliyordum.
O değildi aman tanrım ! o değildi ! onun olmadığına sevinsem de orda yatan başka bir ceset aklımı karıştırmıştı. O değil ise bu kimdi? Ve Dark’ın arabasıyla ne işi vardı? Peki ama Dark nerdeydi? Aklımdaki soruları duymamaya çalıştım ama başaramıyordum. Beynim patlayacak gibiydi…
vücudumun titremesi biraz olsun kesilmemişti. Ama en azından nefes alışım düzene girmiş gibiydi……
Eve gelerek direk banyoya atmıştım kendimi güzel bir duş aldıktan sonra dolabımdan iç çamaşırlarımı çıkartıp,giydikten sonra siyah askılı,belden oturtmalı mini elbisemi çıkardım hemen onu da giydikten sonra çekmecemden siyah uzun kollu boleromu üstüme geçirdim. Altına siyah bilekten bağlamalı hafif topuklu ayakkabımı da giydikten sonra,saçlarımı kurutup arkadan bağladım ve önlerini bıraktım. Aynaya baktığımda hazır olduğumu gördüm. Hemen aşağı indim
ve dışarı çıktım…Kısa sürede mezarlıktaydım. Hemen Noel’in mezarının üstüne gittim. Mezar taşının üstüne oturdum ve konuşmaya başladım…
‘Selam sevgilim ben geldim… Seni çok özledim biliyor musun sen gittiğinden beri hayatımda çok şey oldu… biriyle tanıştım adı Dark sen de tanıyorsun ya hani hatırlıyor musun lunaparkta tanışmıştık. Sen sevgilim demiştin benim için hatırladın dimi?’ diyerek burukça gülümsedim gözyaşlarımın altından… ‘Sen…’ dedim derin bir nefes alarak yutkundum ve elimin tersiyle gözyaşlarımı silerken devam ettim ‘Senden sonra her şey çok zorlaştı… o günün senin gitmene izin verdim benim yüzümden öldün…’ dedim son kelimeyi fısıldayarak gözyaşlarım içinden söylemiştim. Ayağa kalktım üstümü temizledim ve sessizce ‘Seni seviyorum’ dedim. Tam arkama döndüğümde gördüğüm kişiyle şaşkınca yerimde dikili kalmam bir oldu.
Oturduğu yere doğru yürüyerek gittim.-‘Senin burada ne işin var?’ dedim. Anlamsızca gözlerime bakıyordu ve konuştu.
-‘Seni merak ettim.’ Dedi ve gözlerini gözlerimden çekti. Yanına oturdum ve
-‘Benim burada olduğumu nerden biliyordun ?’ dedim. Bir süre sessizce durdu ve
‘Sadece tahmin ettim.’ Dedi…
-‘Dallens… neyin var?’ dedim çünkü gerçekten üzgün görünüyordu… ama bir o kadar da çekici.
gözlerini karşıda bir noktaya dikti ve konuşmaya başladı.
-‘İğrenç bir döngüdeyim Julles. Çok iğrenç bir hayatım var kirli ve asla çıkamayacağım çukurlara düştüm ben’ dedi sesindeki hüznü fark etmemek elde değildi çünkü konuşurken sesi titriyordu ve gözleri dolmuştu… ‘Ben…’ dedim ama beni susturmuştu…
-‘Bırak devam edeyim ‘ dedi ve dudaklarını ıslatarak bana döndü ve devam etti.
‘Sen…Jules çok iyisin benim için,Dark için bile fazla iyisin. Çünkü sen bambaşka dünyada yaşıyorsun. O iğrenç delikte yaşarken bile gülecek sebepler bulabiliyordun.’ Dedi. Neden böyle konuşuyordu anlam veremiyordum. Sonra elini montunun cebine attı bir kağıt çıkardı ve bana uzattı gözlerimle ‘Bu ne ‘ bakışı attıktan sonra ‘Bak ‘ dedi.
Kağıdı elime aldım ve baktım. ‘bu bir adres ‘ dedim oda bana bakarak ‘Evet ‘ dedi ve devam etti gözleri hala dolu doluydu ama konuşurken ‘ bu Dark’ın kaldığı evin adresi’ dedi. Ağzım açık kalarak ona baktım. Elini yanağıma götürüp okşamaya başladı ve devam etti ‘Git onun yanına yeter ki sen mutlu ol. Yüzün gülsün yeter bana’ dedi ve yanımdan koşarak ayrıldı. Bir teşekkür bile etmeme izin vermeden gitmişti. Hemen ayağa kalktım ve arabaya doğru yürüdüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/20081540-288-k402502.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKAO: Acının Tadı 1
Mistério / SuspenseSKAO serisi.. Serinin ilk kitabıdır... Yargılarınızı bir kenara bırakın. Hayat yargılarla yaşanmayacak kadar kısa ve siz kibirleriniz yüzünden görmezden geldiğiniz bir kişiye de aşık olabilirsiniz. Bu hikaye de gizem/gerilim ve sonu ölümcül bir haya...