13. Bölüm

1.4K 105 46
                                    

Bu bölüm diğerlerine göre biraz daha kısa ve hüzünlü olmuş olabilir jdfhgfjdghdfk

Bu bölümden sonra komediye tam gaz devamm diyoruzz ve bölüme geçiyoruzzz.

Ha bir de oy ve yorumlarınızı eksik etmeyiniz lütfen, diğer bölümlerde görüşmek dileğiyle canlarr.


13. Bölüm

Bedirhan Asl.: Kaledeyim ve seni bekliyorum.

Bedirhan Asl.: Biliyor musun kimseyi bir saniye beklemem ama seni gelmeyeceğini bile bile beklerim.

Bedirhan Asl.: Bana bunu nasıl yaptın bir anlatsan 

Bedirhan Asl.: Ve bana bunu nasıl yaptın bir anlasam Mahperi.

Mahperi: Geldim.

Hazırlanıp taksiye binmem ve kalenin önünde inmem, hepsi bir saat içerisinde gerçekleşmişti. Üzerime taş rengi kot şort, beyaz askılı crop ve fıstık yeşili bir blazer giyip yine taş rengi bir çizmeyle kombinimi tamamlamıştım. Siyah saçlarımı hızlıca düzeltip hafif bir makyaj yapmış ve kızların sorularını es geçerek hızla buraya gelmiştim. 

İçimde korku ya da endişe yoktu. Aksine kalbim hızla çarpıyor ve heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum. Üstelik şaşırtıcı bir şekilde kendimi güvende hissediyordum. 

 Urfa manzarasının altında, elleri cebinde manzarayı izleyen adam tam karşımdaydı. Adımlarım öyle yavaştı ki geldiğimi hissetmemiş veya dalgınlıktan duymamıştı. 

Baştan aşağı siyah giyinmişti ve açıkçası arka profilden bile yakışıklıydı adam. 

Geldim mesajını atmamla birlikte arkasını dönmesi bir olmuştu. Gözlerinde önce ufak bir şaşkınlık sonra dudaklarında güzel bir gülümsemenin belirmesi uzun sürmedi. İnci gibi parıldayan dişleriyle sergilediği gülüşe aynı gülüşle karşılık verdim ve adımlarım anlamadığım bir hızda karşısında bitti. 

"Hoş geldin."  Bakışları yine ve yine yıllardır hasretini çektiği bir şeye bakıyorcasına derindi. 

"Hoş buldum." dedim ve manzaraya karşı taşların üstüne oturdum. Önce bana baktı, sonra kısa bir tereddüt etti en sonunda yanıma oturdu. 

"Gelmeyeceğini düşünmüştüm." dedi dürüstçe. 

"Bende gelmeyeceğimi düşünüyordum." dediğimde gülümsedi, yandan bir bakış atıp manzaraya döndü. 

"Ama?" dedi cümlemin devamını getirmemi istediğini belli ederek. 

"Ama kendimi burada buldum." 

Başını onaylar bir vaziyette salladı ve "Burada." dedi gülümseyerek. "Yanımda buldun." 

"İmanı anlayabiliyorum Bedirhan Aslanbey fakat sandığın gibi bir durum yok. Otelde canım sıkılıyordu bende bari yanına geleyim dedim." Asla inandırıcı olmayan cümleme karşılık sessiz kalmayı tercih etti. Ben manzaraya baksam da onun bana baktığını bilmek avuçlarımı terletiyordu. 

"İstersen bir kafeye falan gidebiliriz." dediğinde kafamı hayır anlamında iki yana salladım. 

"Burası çok güzel." dedim ve ardından derin bir soluk aldım. 

"Tıpkı senin gibi." dediğinde bakışlarımı yüzüne çevirdim. 

"Bu iş sence de fazla uzamadı mı? Nereye kadar böyle gidecek Bedirhan, amacın beni elde etmek mi?" Anlık cesaretle sorduğum sorularla önce afalladı sonra hızla başını iki yana sallayıp ayaklandı. Sorum onu dehşete düşürmüş gibiydi ama bence gayet normaldi. 

"Böyle mi düşünüyorsun Mahperi? Söylediğim ve yaptığım her şeyin seni elde etmek için olduğunu ve seni elde ettikten sonra bırakacağımı?" Vereceğim cevap hayati bir değer taşıyormuş gibi bakıyordu gözlerime. 

"Öyle değilse ne?" dediğimde gülümsedi, alaydan ve mutluluktan çok uzak hüzünlü bir gülümsemeydi bu. 

"Ankara'da, o hastanede seni ilk gördüğümde kanlar içinde kalmışa bir hastanın üzerindeydin. Ameliyathaneye doğru son sürat sedye üzerinde giderken beyaz üniformanda kan lekeleri vardı. Saçlarını üstten topuz yapmıştın ve etrafa saçılan tutamları alnına yapışmıştı. Sürekli komutlar veriyor, canla başla mücadele ediyordun. Hastane girişinde, sedyeyle tam yanımdan geçtin." Söyledikleri zihnime hücumla anıların dolmasına sebep olduğunda şaşkınlıkla dudaklarım aralanmıştı. Bu dediği olay altı ay öncesine dayanıyordu. 

"Evet öyle birkaç hafta önce falan değil tam altı ay sekiz gün önce gördüm seni. Önce umursamadım sonra umursamadığımı sandığım her an o sahne gözümde canlandı. Seni araştırdım, birkaç defa daha hastaneye geldim. Birkaç defa daha karşılaştık seninle ama sen her seferinde görmedin beni." duraksadığında gözlerim yanmaya başlamıştı. Anlattıkları duyunca korkunç geliyordu ama yine de ondan korkmuyordum. 

"Sonra İstanbul'a döndüm, yine aklımdan çıkaramadım seni. Çalıştığın hastaneden numaranı aldım ama bir kere bile cesaret edemedim sana yazmaya. Üstelik korktum Mahperi, daha önce hiç tatmadığım bir duygunun beni böyle ele geçirmesinden ölesiye korktum." elimden tutup ayağa kaldırdığında öyle bir donmuştum ki ona itiraz edemiyor ya da tek bir kelime edemiyordum. Elimi kalbinin üstüne koydu, deli gibi çırpınan kalbinin üstüne..

"Ama geçirdi, birazını bile değil kalbimin tümünü ele geçirdi." Ellerim titremeye başladığında yutkunup bir adım geri çekildim. 

"Mahperi." dedi çaresizce. Bir şey dememi bekliyordu ama beklediği gibi ona söyleyebilecek bir şeyim yoktu. Belki dudaklarımın ucuna birçok cümle gelmişti ama ona söyleyecek takatim yoktu. 

Başımı iki yana sallarken gözleri dolu doluydu. Bu, bunlar benim için çok fazlaydı. 

"Gitme." dediğinde sırtımı çoktan ona dönmüştüm. Geldiğim yolu takati bulamadığım ayaklarımla yürürken adımı seslendi, durmadım. 

"Mahperi gitme." dedi, durmadım. 

Korktum. 

Tıpkı bende senin gibi Bedirhan, önce senden sonra kalbimi ele geçirmenden korktum. 

Ben aptalım Bedirhan, hem herkese kolayca inanırım. Sana inanmaktan ölesiye korktum. 

Korktum Bedirhan, önce bana olan hislerinin gerçek olmasından sonra gerçek olmamasından delirir gibi korktum. 

MAHPERİ/TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin