***
Yazarınız Keyifli Okumalar Diler
***
Gece sabaha varırken... Saatler dördü gösteriyordu. Ahuşen yine iki günü uykusuz devirmişti... Ve aklının bunaldığı aşikardı... Ağlayarak çıktı yatağından... Kendisiyle beraber ağlayan Hira'da yattığı yatakta çırpınıyordu. Ahuşen geriye doğru gidip sendeledi ve yere düştü. Başı öyle şiddetli zonkluyordu ki elleriyle kafasını sıkıştırdı.
"Yeter... Ağlama... Ne olur ağlama..." diyen Ahuşen hıçkırarak ağlayarak yere kapandı ve yumruk yaptığı elleriyle zemini dövmeye başladı...
"Ahuşen neler oluyor..?" diyerek banyodan çıkan Baran, hızla tekerlekli sandalyesini Ahuşen'e doğru ilerletti.
"Emmiyor... Yine hiç emmiyor... Hep ağlıyor, emmiyor..."
"Şştt... Tamam sakinleş... Ağlama..." dedi Baran ve yere eğilerek Ahuşen'in yüzünü avucunun içine alıp yaşlarını sildi. Ağlayan kızını sesini duydukça içi gitse de ilk önce Ahuşen'i sakinleştirmeliydi.
"Sütümü sağıyım diyorum, gelmiyor... Sütüm mü kesildi ne oldu anlamıyorum...Yeter artık, çok bunaldım... Dayanamıyorum..." diyen Ahuşen, Hira'nın ağlamasını duydukça kendini boğuluyormuş gibi hissetti. Üstündeki pijamasının boyun kısmından tutarak yırtmaya başladı. "Dayanamıyorum... Dayanamıyorum.. Birazcık sessizlik.. Birazcık... Nefes..."
Ahuşen ağlarken kıpkırmızı olmuştu ve son gelen hıçkırık sesinden sonra uzunca bir süre sessiz kalmıştı. Baran kendisinin ellerinden kurtulmuş olan karısını omuzlarından tutarak yine kendisine çevirdi. Gözleri yerinden çıkacak kadar büyümüş, nefes alamadığı anlaşılır bir vaziyette hareketsizlik duruyordu. Baran ne olduğunu ne yapacağını bilemediğinden birden ilk aklına geleni yaptı. Ahuşen'in yanağına vurdu... Geçirdiği şokun üstüne tokatın şokuyla yüzü yana savrulan Ahuşen derin bir nefesle yere kapandı.
Ve yeniden iniltiyle karışık bir ağlama sesi geldi.
Tokatı atmadan önce de telaşlı olan Baran istemsizce düşünmeden attığı tokat ile iyice panikledi. Başa çıkamayacağını anlayarak, hemen yataktaki telefonuna uzanıp, yengesi Rojda'ya, odalarına gelmesi ve yardım etmesi ile ilgili bir mesaj attı.
O sırada yerden yüzünü kaldıran Ahuşen çaresizce Baran'ın gözlerine baktı.
"Doğumdan sonra vermediler bana..." dedi Ahuşen ve gözleri ağlamaktan kana bulanmış gibi bir haldeydi. "Görmedim ben çocuğumu... Göstermediler bana..." dedi Baran'a dönerek. "Belki çocuklar karıştı... Yoksa neden benim çocuğum emmesin annesini..? Doktorda emmemesi için bir neden yok dedi..."
"Ahuşen saçmalama..!" diye kızarak sesini yükselten Baran, derin bir nefes verip gözlerini kapattı. Kendisini toparlayıp yavaşça karısına yaklaştı. "Doğumdan sonra ben gördüm çocuğumuzu... Senin kucağına verdiler, ay gibi parlak ufacıktı... Aynı senin gibi içli içli ağlıyordu... Senin tansiyonun düştü, bayıldın kendinde değildin... Ama ben gördüm kızımızı... Ben onun burnunu, ağzını, kokusunu... Herşeyini ezberledim..."
"O zaman niye emmiyor... Niye iki gündür annesinin kokusu alsa da uyumuyor... Hira'ma ne oluyor bilmiyorum... Beni artık istemiyor mu..?"
"Ahuşen.. Güzel gözlüm... Şu an çocuğumuzun bir sıkıntısı olabilir, bunu bulaşacağız. Ağlamaya kendini yerden yere atmaya gerek yok..." dedi Baran karısının göz yaşlarını silerken. Ardından başına bir öpücük kondurup, "Bak kızımız da ağlıyor, bizi istiyor..." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEDA EDİLMİŞ HAYATLAR
Fiction généraleBu hayatta birileri fedakar olmayı göze almıştı.! Berdelle gelen bu evliliklerde bir taraf fedakar bir taraf ise mahkumdu... *** Bu hayatta hepimizin birer engelli var... Kiminin engeli vücudunda, kiminin engeli aklında, kiminin engeli ise kalbin...