*8

99 17 7
                                    

"Seni korumak zorundayım"

"Neden? Bu görevi sana veren kim? Seni daha tanımıyorum. Yalan söyleyip söylemediğini bilmiyorum."

Ona elbette inanmak istiyordum ancak bu sadece dış görünüşle ilgiliydi.

"Niyetim sana zarar vermek olsaydı eğer seni çoktan incitmiş veya öldürmüştüm."

Bir adım öne doğru yaklaştı.

"Beni korumak zorunda değilsin. Neden yapıyorsun bunu?"

Gözleri çelik gibi sertti her zaman ancak şuan öyle sıcak bakıyordu ki gözleri koyu bir maviye dönmüştü.

"Çünkü ben olmazsam öleceksin. Hemde bu sokaktan çıkar çıkmaz."

"Ne?"

Derken sokağın başında bir gürültü duydum. Hızla o tarafa doğru baktım. İnce ve uzun boylu adam bize doğru yaklaşıyordu. Hector ayakkabısının kenarından bir hançer çıkartmıştı. Hançer altın rengindeydi, parlıyordu.

"Uzaklaşma bu sokaktan sakın çıkma. Caddede seni bekleyen bir araç var ve seni alıkoyarlar. Ne görürsen gör asla çığlık atma!"

Bunları hızlı hızlı söylerken karşıdaki adam hızla Hector'un üzerine atladı. Korkuyla geriledim. Sırtım duvara yapıştı. Hector elindeki hançeri adama doğru savuruyordu. Adam son hızla Hector'un koluna tekme attığında hançer yere düşmüştü.

Sırtından bir hançer daha çıkaran Hector adama görmeyeceğim bir hızda koştuğunda onu duvara yapıştırmıştı. Korkuyla birkaç adım sağa gittim. Burdan gitmek istiyordum ancak sadece korkumdan değildi. Aynı zamanda Hector'a zarar gelir diye korkuyordum.

Onu düşünmüş olmama her ne kadar şaşırmış olsamda şuan bunların zamanı değildi.

Adam Hectoru tutup çatıya fırlattığında onunla yalnız kalmıştık. Nefesimi tuttum o an kaçmak aklımdan geçmedi bile.

Adam bana doğru döndüğünde gözlerinin olması gereken yerde boşluk vardı, simsiyah bir boşluk. O bir adam değil canavardı.  Korkuyla duvara bastırdım kendimi. İçinde bir oyuk açılsada içeri girsem.

Tam bana elini sürecekken Hector çatıdan atlayıp adamın boynunu son hızla kesti. Tüm kan üzerime sıçramıştı, simsiyah kan. Yüzüme değen birkaç damlayı elimin tersiyle silmiştim.

Hector yanıma hızla yaklaşınca çığlık attım hafifçe.

"Ah Tanrım yapma şunu korkutuyorsun beni."

Gözleri üzerimi araştırıyordu.

"Yaralandın mı? Sana birşey yaptı mı?"

Benim için korkmuştu. Gözlerine baktığımda acı çeker gibi bir hali vardı. Kolu kanıyordu.

"Yaralanmışsın hastaneye gitmeliyiz. Kan kaybediyorsun."

Çantamdan çıkarttığım tişortümü hızla koluna bağladım. Beden dersi için getirmiştim bunu.

"Hastaneye gidemem. İyileşme sürecimiz insanlarınki gibi değil. Bir kaç saate geçeceğine eminim. Çatıya fırlatıldığımda çivi kesmiş. Önemli birşey değil."

Akan kan beni korkutmuştu.

"Önce şu beden temizlenmeli."

Cebinden çıkardığı telefonla bir yeri aradı. Sadece konum verip kapattı.
Kolumu tutup beni kucağına aldı.

"Hey sen ne yaptığını.."

"Birazdan burası tehlikeli bir hal alacak ve caddedeki düşmüş canavarlar birazdan sokağa girer burdan gitmeliyiz."

Dedikten sonra tek hareketle 3.kattaki çatıya zıpladı. Heyecanlanmıştım ve korkuyordum. Ona sıkıca sarıldım, elbette yere çakılmamak içindi.

Birkaç çatı zıpladıktan sonra ara bir sokağa indik ve hızla caddeye ilerledik.

"Nereye gidiyoruz?"

"Seni eve götürmem gerekiyor. Kısa süre içinde evin de güvenli olmayacak. Şuan için sorun yok."

Birşey olacağından korkuyordum. Evde annem vardı ve o canavarların anneme ne yapacağını düşünmek dahi istemiyordum.

"Evimi nerden biliyorsun beni takip mi ettin, çünkü doğru yolda ilerliyoruz."

Sırıttı. Ve bu nefesimi kesmişti. Ilk defa sırıttığını görmüştüm. Yanaklarında oluşan çukurlar ah cidden mükemmeldi.

"Takip etmeyi seviyorum sanırım. Ama hayır konu bu değil. Bak biz vampirlerin görevi yoktur ancak klan lideri son bir yıl içerisinde şehirde olan anormal olaylardan dolayı çok rahatsız. Üstlerdeki kurullar bunu vampirlerin yaptığını düşünüyor çoğu zaman. Çünkü düşmüş olanlar da tıpki bizim gibi ısırıyorlar. Her ne kadar kan almasalarda o ısırıklar kanın tamamen dökülmesine ve kişinin ölmesine neden oluyor."

"Nasıl yani? İnsanları neden ısırıyorlar?"

"Çünkü onlar kafayı yemiş kendilerinde değiller. Cennetten kovulduktan sonra akıllarıyla beraber  güçleri de ellerinden alındı. Buna hız ve kuvvet dahil değil."

"Peki siz insanlara o şekilde zarar veriyor musunuz?"

Sorunun cevabından korkuyordum. Onun bana zarar vermesi düşüncesi karşısında dehşete uğrardım.

"Biz fark edilerek öldürmeyiz. İnsan kanı bize yasak değil. Yinede benim bulunduğum klan sadece beslenir yada hayvan kanıyla idare eder."

"Beslenmek?"

Bana bakış atıp sözüne devam etti.

"Yani onları uyuşturup öldürmeyecek kadar kanından içmek. Ayrıca çok soru soruyorsun."

"Bunlar sence bana normal geliyor mu? Bir canavar ordusu peşimde ve onlara yada sana dair çok az şey biliyorum."

Eve varmıştık.

"Eğer birşey olursa ara."

dedikten sonra  kaybolmuştu bile.

GÖLGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin