*15

60 9 4
                                    

Nasıl yaşayıp, hayatımın nasıl sonlanacağını daha önce hiç düşünmemiştim. Sevdiğim insanların ölümünü görmektense onlardan önce ölüp acı çektirmek de kulağa pek hoş gelmiyordu. Yine de acısız bir hayat düşündüm. Tüm düşüncelerin, korkuların olmadığı bir yer.

Böyle bir yerin varlığı bile beni rahatlatmaya yeterdi. Oranın olabileceği en yakın yer toprak altında küllerdi sadece. Ancak ölmek istemiyordum, buna hazır değildim.

Yatağımda uzanmış tavana bakıyordum. Taktığım kulaklıkta son ses Miley Cyrus bağırıyordu.

I came in like a wrecking ball
I never hit so hard in love
All I wanted was to break your walls
All you ever did was break me
Yeah, you wreck me

Tam olarak Hector'ı anlatıyordu sanırım. Gelişi de bir yıkım topundan farksızdı.

Bu ailede ve bu evde ne kadar daha yaşayacaktım bilmiyordum. Anneme 1 hafta demiştim ancak istediğimden uzun sürerse ona nasıl açıklama yapardım bilemiyordum.

Layla'nın verdiği tepkiye neden olan sebebi bilmiyordum. Yanlış birşey söylediğim belliydi tabiki ve yarası olduğu da açıkça ortaya çıkmıştı. Hector'dan başka kimseye soru sormamaya karar verdim. Elimi neye atsam ya kırılıyordu yada benimle beraber geliyordu.

Normal hayat rutinime geri dönmek ve tüm bunları yaşamamış olmayı dilerdim. Ancak böyle olmasaydı hayatımda Hector olur muydu? Pek şüpheli.

Onu kaybetmek istemiyordum. Ona alışmıştım ve varlığı bana huzur veriyordu, yanında güvende hissediyordum. Yenilmez hissediyordum. Ondan hoşlandığımı kabul etmek zorundaydım. Tabiki gözleri, teni, bakışları ile yeterince çekici bir varlıktı. Onu kaybetmek istemiyordum.
Kulaklıklarımı çıkardım.

Odamın kapısı tıklatıldı.

"Evet?"

Hector kapıdan uzattığı başıyla;

"Girebilir miyim?"

Oturur pozisyona geçip;

"Elbette"

Dikkatlice yatağımın kenarına oturdu, sıkıntılı bakışları gözümden kaçmamıştı.

"Layla'nın verdiği tepki için üzgünüm."

Rahatlamıştım

"Özür dileme, sorun değil"

Gözleri yumuşadı, elini elimin üzerine koydu. Çok yumuşak tüy gibi bir dokunuştu. Gerçek olduğundan şüphe edip eline baktım sonra da gözlerine.

"Bazen iniş çıkışları olur. Özünde iyi biridir belki zamanla seversin."

Gülümsedim.

"Belki"

Birşeyler söyleyecekmiş gibiydi. Sabırla bekledim.

"Jennifer ben okulda güvende olduğunu düşünmüyorum. Yani sadece ben değil annem ve babamda aynı düşüncede. Elbette okulu bırak demiyorum ancak 1 aylık rapor alabiliriz diye düşündük."

Annem delirirdi herhalde.

"Hector okulda Alec var beni koruyacaklarını söylemiştin. Ayrıca 1 ay boyunca buraya tıkılıp kalamam ölürüm."

"Anlıyorum seni. Yine de dikkatli olacağına söz ver. Sana zarar gelsin istemiyorum"

Sersemlediğimi hissettim.

"Neden beni önemsiyorsun?"

"Sen neden böyle bir düşünceye kapıldın? Jennifer bunlar bir oyun değil ve ben bir sıradanın ölmesini istemiyorum. Sana gösterdiğim iyi niyeti aklında evirip çevirip yanlış düşüncelere kapılma"

duyduğum sözler gururumu incitmişti. Ondan önce ben elimi çektim. Ondan hoşlanmış olabilirdim ancak bu şekilde bir tepki vermesi fazlaydı.

"Aklımda evirip çevirdiğimi nerden çıkarıyorsun ki. Gösterdiğin ilgiden dolayı seni yanlış anladığımı düşünmen yeterince gülünç. Sanırım aklında bir yerlerde kurcalamışsın bunu Hector."

Her ne kadar söylemek istemesem de verdiğim tepki ağır olmuştu, en az onunki kadar.

"Bak bu evde kaldığın sürece sorun yaratmak istemiyorum, istemiyorsun. Bu yüzden akıllıca davranmanda yarar var."

son sözlerinden sonra odadan çıkıp kapıyı ardından sertçe kapattı. Bende duyduğu kelimelerle gururunu incitmiş olabilirdim belki ama o da benimkini incitmişti. Ortada hiçbir sebep yokken neden bu tepkiyi verdiğine her ne kadar anlam veremesemde bunu düşünmeyi bırakıp yatağımdan kalktım.

Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım. Sanki dünyadaki tüm kötülükler bir anda odak noktası bulmuş ve dart tahtası gibi oklarını bana yönlendirmişti.

Düşünceler eşliğinde uykuya daldım.

Yanımda Alec vardı. Gözlerime bakıyor ellerimi tutuyordu. Beni yavaşça yataktan kaldırıp odanın çıkışına yönlendirdi.

"Alec burda ne yapıyorsun? Nereye gidiyoruz?"

Bana bakmadan yanıt verdi;

"Bu canavarlarla seni aynı yerde bırakmamı mı bekliyorsun Jen söylesene."

Alec'in elini elimden kurtarmaya çalıştım. Dönüp bana baktı.

"Alec onlar canavar değil. Sende değilsin. Burada güvendeyim."

Göz rengi değişip maviye dönmüştü. Tıpkı Hector'ın gözleri gibi.

"Jen bu odalarda ne olduğunu biliyor musun? Odana gelmek için düzinelerce kapının önünden geçerken, bu kapıların ardında ne olduğunu düşündün mü hiç?"

Korkuyor ve titremeye başlıyordum.

"Hayır orada ne olduğunu bilmiyorum. Beni ilgilendiriyor mu?"

Sırtımı arkamdaki duvara yaklaştırdı. Üzerime geldiğinde Hector'ın hafif vanilya parfüm kokusunu alıyordum.

"Elbette seni ilgilendiriyor. Öğrenmenin tek yolu var. Benimle gel."

Yeniden elimi tutup beni koridorun ortasındaki siyah çelik kapının önüne getirdi.
Beni kenara itip kapıya attığı güçlü tekmeyle kapıyı açtı.
İçeriyi görmem için kolumu tutup kapıya doğru yönlendirdi beni.

Kapının önüne geldiğimde içerden gelen kokuyla irkildim.

"What the fuck?"

Alec ışığı açtığında gördüğüm manzara karşısında kanım donmuştu. Damarlarımdaki tüm kan çekilmiş gibi hissettim.

Annemin başı tavandan aşağı bir şekilde asılmış kolları kopması için yarıya kadar kesilmişti. Ağzından gelen kan yere damlıyor gözlerini de kanlı gösteriyordu. Donmuş bakışlarla yanına yaklaştığımda boynundaki ısırık izlerini fark ettim.

Bunu yapabilecek güce sahip olan tek şey geldi aklıma.

Vampir.

Diğer bölüm çok daha uzun olacak. Teşekkürler❤

GÖLGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin