Bölüm 18

206 53 20
                                    


Biliyorsun, ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası. Ve yine sevgili çocuk biliyorsun kişi tutkularıyla yalnızlığını adlandırıyor o kadar.
                        -Cemal Süreya.

Sert bir şekilde çalınan kapıyla gözlerimi devirdim. Sabah sabah bu ne gürültü ya.. Daha kargalar uyanmadan (!) Kol saatime baktığımda henüz on iki olduğunu gördüm. Evet bugün izinliydim ve tek yapmak isteyeceğim şey evde oturup dinlenmekti. Taa ki şu alacaklı gibi çalan kapıya kadar.

Ayıcıklı pijamalarımı umursamadan aşağı indiğimde gördüklerim karşısında gözlerim istemsizce açıldı.

"Teyzem!" diyerek boynuma
dolanan kollarla nefesim kesildi.

"Berk? Ne işin var burada?"

"Hoşbulduk teyze.." dedi elindeki valizi apar topar içeri sürüklerken. Tam öz yeğenim sayılmazdı ama beraber büyüdüğüm ve ablam
yerine koyduğum birinin oğluydu.

"Neden buradasın başımın belası?"

Beni takmayarak içeri geçtiğinde elimin tersiyle ensesine vurdum.

"Sana neden burdasın dedim!"

"Teyze bir dur ya." dedi gülerek. "Uzun yoldan geldim zaten."

Oluşan sessizlik iyice sinirlerimi bozarken bana döndü.

"Üniversite için geldim. Annem seni arayacaktı ama işte anneannem hastalanınca apar topar hastaneye gittiler."

"Anlıyorum." dedim mırıldanarak.
Ama Berk'in gereksiz esprilerini ve gerizekalılıklarını özlediğimi hiç zannetmiyorum.

"2 aya yakın bir süre sonra taşınacağım teyze. Eminim sende beni çok özlemişsindir."

"Evet Berk.." dedim gülerek. "Seni o kadar özledim ki (!) anlatılmaz yaşanır."

Ayağa kalkarak onuda kaldırdım. "Kalk hadi tembel teneke, odanı göstereyim sana."

"Şu lakaptan kurtulamayacak mıyım ben?"

"Hayır."

Ona odasını gösterdiğimde tam karşısındaki oda Lena'nın odasıydı. Umarım tuhaf tuhaf şarkılar açıp kızı rahatsız etmez ergen.

Tekrar uyumak için yatağıma döndüğümde Berk sağolsun bütün uykum bir kuş misali uçup gitmişti. Aman ne güzel.

Yan odadan gelen garip gurup metalik seslerle gözlerimi devirdim. Ben malımı biliyorum.

Odasının kapısını hışımla açtığımda kahverengi irisleri beni buldu.

"Kes şunu!" diye boğazımı yırtarcasına bağırdığımda müzik sesini ancak bastırabilmiştim.

"Teyze sen müziğin de katilisin! Niye öldürüyorsun müzik ruhumu ya?"

"Dua et sen sadece müzik ruhunu öldürüyorum. Birazdan sıra sanada gelecek kapat şunu!"

Oflayarak son ses açtığı müziği kapattığında derin bir nefes aldım.

"Bir daha olursa vallahi bahane
kabul etmem seni poşetleyip çöp konteynırına atarım!"

"Biliyorum Teyze.." dedi gülerek. "Atarsın."

***

Kendimi mutfağa attığımda yemek yapmaya karar verdim. Tabii nasıl yapacaksam? Orası da ayrı konu. Ama ben bu işi beceririm ya! İnternet diye bir şey var sonuçta..

Bir saate yakın bir sürede internetten bakarak yaptığım yemeklere göz gezdirdim. Patatesler biraz şekilsiz dursa da köfteler gayet güzel görünüyordu.

İZMİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin