"İnsanların kanatları yok.
İnsanların kanatları yürekleri.""Gel!" dedim çalan kapıyı onaylayarak. Barış, kahvemi getirmiş olmalıydı.
Başımı kaldırıp ona baktığımda gelen kişi Ege'ydi. Yavaş adımlarla yanıma doğru geldi. Masanın yanındaki koltuklardan birine oturarak desteklercesine elimi sıktı.
"Ben çok düşündüm İzmir.. Bu dengesiz hallerin beni mahvediyor. Bir iyisin bir soğuk. Senin kafanı Aybars mı karıştırıyor? Aklına mı giriyor? Ben gerçekten anlayamıyorum."
Ahh bir bilsen Ege! Bir bilsen aklımdan hiç çıkmadığını..
"Ben.. Neyden bahsettiğini anlamıyorum."
Yalan.
"Aslında bunların ne olduğunu sormayacaktım." dedi başını elleri arasına alarak. "Çok farklı bir dönem geçiriyorsun bunun farkındayım da.."
"Da?"
Cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı. "Sana yemek yeme isteğimi söylediğimde başta kabul ettin. Sonra bu mesajları yazdın. Ruh halin nasıl bu kadar çabuk değişebiliyor?"
Telefonu elinden çekerek ellerimin arasına aldığımda mesajları okumaya başladım.
"Seni almamı ister misin güzelim?"
"Ben gelmeyeceğim."
"Neden? Bir şey mi oldu?"
"Canım istemiyor Ege. Keyfimin kahyası mısın?"
"Bir şey olmuş.. Yanına gelmemi ister misin?"
"Karışma bana. İyiyim ben. Ayrıca gelmeni istemiyorum. Birazdan Aybars burada olacak. Seni görmemeli."
Gözlerim benden bağımsız büyürken ben ona böyle mesajlar atmadığıma emindim.
"Bunlar ne?" dedim soru sorarcasına.
"Anlıyorum.. Zor bir dönemden geçiyor olabilirsin ama ben senin oyuncağın değilim!" dedi beklemediğim bir tepki ortaya koyarak.
"Ege ne diyorsun sen ya! Ben böyle bir şey yazmadım."
"Kim yazdı o zaman?" dedi gülerek. "Senin telefonunun canı sıkılmış ve bana mesaj atmaya karar vermiş olmalı? Bak bu daha mantıklı!"
"Ben yazmadım.." dedim tekrar ederek.
"Kim yazdı o zaman?"
Tabi ya! Oydu. Telefonum bütün gece yanımda değildi ve beni sırf kıskandığı için o odada esir tutmuştu. Mesajları da o yazmış olmalıydı.
"Ben galiba biliyorum!"
"Kim?"
"Kendi işimi kendim hallederim." dedim dişlerimi gereğinden fazla sıkarken. "Ama yazanı az çok tahmin ediyorsundur zaten."
Dışarı çıkmak için kapı kolunu kavradığımda bileğimde hissettiğim kolla birlikte irkildim. Bakışlarım anında bileğimi kavrayan eline kaydığında kaşlarımı çattım.
"Özür dilerim." dedi başını eğerek.
"Dileme." dedim. "Beni yeterince tanımıyorsun zaten, bu çok normal."