Aybars
İçeriden ağlama sesleri geliyordu.
En kötüyü aklıma getirmek istemiyordum ama belkide onu görmüştü. Kanayan yarası tekrar açılacaktı.İçeri girdiğimde başını elleri arasına almış hem delicesine ağlıyor hemde parmaklarıyla oynuyordu.
Yanına giderek ona sıkıca sarıldım.
Onu sanki hiç bırakmak istemezmişçesine kollarımın altına aldım."Özür dilerim." diye fısıldadım. "Bunu görmemen lazımdı, benim hatam."
"Odana izinsiz giren bendim." dedi burukça. "Ne özrü?"
Kollarımdan çıkarak göz göze gelmemizi sağladı."Bunlar burada ne arıyor? O öleli, benide ruhen öldüreli 4 yıl oldu. Zaman ne kadar geçerse geçsin acılar unutulmuyor."
"O senin öz kardeşinse benimde kardeşim sayılır! O intihar etti İzmir! Koruyamadık,yapamadık."
"Hayır!" dedi boğazını yırtarcasına bağırarak. "O intihar etmedi! Onu biri öldürdü! Benim kardeşim öyle birşey yapmaz! O beni bırakmaz, güçlüdür o her ne olursa olsun intihar etmez!"
"Karnında kocaman bir cam kesiği vardı! Parmak izleri ona ait! Kabullen artık bunu."
Dahada şiddetli ağlamaya başladı. Aynı zamandada sayıklıyordu.
Flashback.
[23.09.2014]Kaçmaya çalıştı küçük kız. O daha 16 yaşındaydı, çocuktu ona bunu yapamazdı. Ateş'i abisi gibi görüyordu ama o hala üstüne üstüne gelmeye devam ediyordu.
"İstemiyorum git!" dedi küçük kız boğazını yırtarcasına ağlarken.
"Korkma Nisa'm seni seviyorum. Kaçma benden."
"İğrençsin!" dedi soluksuzca ağlarken. "Senden iğreniyorum."
Koskoca dağ evinde sadece Nisa ve Ateş vardı.
Nisa boş odada geri geri adımlıyordu. "Lütfen Ateş! Bırak beni gidiyim."
"Olmaz küçük prensesim. Seni bırakamam. Bu gece bu iş bitecek!"
"Adi herif!" diye bağırmaya
başladı Nisa. "Bana asla sahip olamayacaksın.""Göreceğiz." dedi 32 diş sırıtırken Ateş.
O çoktan önlemini almış, kapıları pencereleri ardı ardınca kilitlemişti.
Mutfağa adımlayarak Nisa'ya seslendi. "Mutfaktan birşey istiyormusun prensesim? Ben gelince devam edeceğiz."
"Ölmeni!" dedi bir solukta Nisa. "Geberip gitmeni istiyorum aşağılık herif!"
Ateş mutfakta kadehlere şarapları koymakla meşgulken Nisa ahşap sehpayı kaldırarak cama vurdu.
"Bana asla sahip olamayacağını söylemiştim Ateş Zorlu." dedi kendi kendine.
Hayatta bazen bir seçim yapmak zorunda kalırız. Buda ağır bedelli seçimlerden biriydi işte. O camı karnına saplasaydı ne olurdu peki? Ateş'ten kurtulabilir miydi? Şu anda ablasının burada olamayışına lanetler ediyordu. O burada olsa kesinlikle kurtarabilirdi Nisa'yı. Ablam bana zarar gelmesine izin vermez diye mırıldandı. Bu hep böyleydi, böylede kalacaktı. Peki ya şimdi? Şimdi ne yapacaktı? Ona yardım edecek bir ablasıda yoktu. Tereddüt etmeden eğilerek kalın cam parçalarından birini eline aldı Nisa.
"Asla!" dedi. "Asla! Tek bir hücrem bile sana ait olmayacak Ateş!"
Yerden aldığı en kalın cam parçasını karnına sapladı. Yüksek bir çığlık dökülmüştü dudaklarından. İşte şu an tam şu an ölüm ve kalım savaşı veriyordu. Peki ya vücudu? O bu savaşa daha ne kadar direnç gösterebilecekti?Dayanabilecek miydi? Yoksa kendisini ölümün soğuk kollarına mı atacaktı?