[ 24.06.2001 ]
"1-2-3-4-5-6-7-8-9-10, sağım solum sobe saklanmayan ebe."
Aybars saymayı bitirdiğinde kendime saklanacak bir yer kestirmiştim bile.
O beni bulmadan evimizin bahçesindeki oyulmuş ağaç kabuğunun içine girdim.
"İzmir seni bulacağım!"
Çok beklersin diye mırıldandım sessizce.
Dakikalarca beni aradığından biraz ileriden sesini işittim. Beni çok mu merak ediyordu?
"İzmir! Çık artık, her seferinde böyle yapıyorsun. Nereye saklandın? Senin için çok endişeleniyorum."
İçten içe üzülsemde ses çıkarmadım.
"İzmir, lütfen çık! Bak çıkmazsan seninle bir daha saklambaç oynamayacağım!"
Ne yani çıkmazsam benimle bir daha saklambaç oynamayacak mıydı? Ama ben bu oyunu çok seviyordum. Bana bunu yapmazdı öyle değil mi?
Korkuyla saklandığım ağaç kabuğunun içinden çıktığımda ayağım kenardaki taşa takıldı ve yere kapaklandım.
Acıyla bağırdığımda, yanımda bir çift mavi gözü hissettim.
"İ-izmir? Ne oldu sana? Ba-bacağın kanıyor iyimisin?"
"Çok acıyor Aybars. Canım çok yanıyor. Lütfen birşeyler yap."
"Benim aklıma bir fikir geldi."
Bacağımdan akan kanları gördüğümde ağlamaya başladım.
"Dur dur ağlama. Sen ağlarsan ben nasıl dayanırım İzmir?"
"Ama çok a-acıyor."
"Dizini bana biraz
yaklaştırır mısın?"Küçük dizlerimi ona doğru çektiğimde iyice eğilerek eline aldı.
İncitmekten korkar gibi narin bir öpücük bıraktığında gözlerimi kocaman açarak ona baktım.
"Ne yapıyorsun?"
"Öpüyorum, Biliyor musun? Öpünce geçiyormuş. Dizin nasıl? Ben öpünce geçtimi?"
Az önceki ağlamaklı yüz ifademden eser yoktu.
"Ge-geçti."
Cebinden çıkardığı peçeteyi suyla ıslatarak bacığımdaki kanı temizledi.
"Ahh."
"Ço-çok acıdımı? Özür dilerim."
"Hayır hayır. Üzülme acımıyor, hem bak sen öpünce geçmişti ya.. Ne çabuk unuttun akıllım."
Paketinden yeni çıkardığı yara bandını bacağıma yapıştırdığında yüzümü buruşturdum.
Yara bandının ucuna tekrardan bir öpücük kondurdu.