Eve geldiğimden beri koltuğun üzerinden kalkmamıştım. Kapıyı bile nasıl açtığımı bilmiyorum. Üzerimdekileri dahi daha çıkartamamıştım.Aklım hala mesajdaydı. Benimle görüşmek istemesinin tek nedeni olabilirdi. Euphorist'i öğrenmiş olabilir miydi?
Ah, Tanrım. Nasıl yüzüne bakabileceğimi bilmiyorum. Mesaj geldiğinden beri utanç ve stresten elim ayağım buz kesmişti.
Cevap vermeli miydim bilmiyorum. Bir süre daha bir şey yazmamalıydım. Kaçmak şu an için çok cazip görünüyordu. Kaçacaktım çünkü karşına çıkmaya yüzüm yoktu.
Kızlara da bundan bahsetmeyecektim. Onlara söylesem anında kabul etmem gerektiğini söyleyeceklerdi, biliyordum. Ama hayır, ben böyle biri değildim. Chaeyoung'un kurallarına göre oynayacaktım. Ve Chaeyoung kurallarının ilk maddesi 'kaçmak'tı. Evet evet, en azından şu anlık öyleydi.
Kafamı kendime gelircesine iki yana salladım ve ayağa kalktım. Şimdi üzerimdekileri çıkarıp sıcak bir duş alacaktım. Hiçbir şey olmamış gibi derin bir uykuya dalacaktım. Kendimi bu şekilde kandırıp yalandan gülümsedim.
Bildirim sesiyle gülümsemem solmuştu.
Jungkook: "Cevap vermeyecek misin?"
Jungkook: "Sadece görüşmek istiyorum. Seni yemem merak etme :)"
Neden beni çiğ çiğ yiyecekmiş hissine kapılmıştım.Neyi bahane etmeliyim? Düşün Chae, düşün.
"Kız arkadaşın için uygunsuz bir durum olabilir. Okulla ilgili bir şey soracaksan burdan yazabilirsin."
Cidden bu mu yani? Kız arkadaş bahane etme modası. Kaçıncı yüzyıldayız 19 falan mı? Üstelik kız arkadaşı da yoktu. Kendimi rezil etmeye devam ediyordum.
Jungkook: "Kız arkadaşım olsaydı, sana yazmazdım zaten."
Jungkook: "Benden kaçıyor musun?"
"Hayır neden kaçayım ki ?"
Jungkook: "Öyle hissettiriyorsun."
"Numaramı nerden buldun?"
Jungkook: "Lisa'dan aldım."
Lalisa seni öldüreceğim.
"Bana hiç bahsetmemişti."
Jungkook: "Konuyu değiştirme çabanı sevdim. Sende tatlı duruyor :)"
Jungkook: "Ama hala cevap bekliyorum."
"Tamam Jungkook."
Jungkook: "O zaman, yarın bugünki kafede 13.00 de?"
"Tamamdır."
Jungkook: "Görüşürüz Chaeyoung :)"
...
Buluşma saatinden çok erken kalkıp hazırlanmaya başladım. Fazla heyecanlıydım. Ne hakkında konuşacağını o kadar çok düşünmüştüm ki sabahı zor etmiştim.
Birkaç şey atıştırıp,ki yiyememiştim, dışarı çıktım. Aynı kafe olduğu için yürüyecektim.
Kafeden içeri girdiğimde onu gördüm. Kenardaki masaların birinde dışarı bakınıyordu. Bir an için yolumu gözlediğini düşünüp kendi kendime güldüm. Jeon Jungkook bir kızın yolunu gözleyecekti (!). Onu bir kez bile gören bir kişi böyle bir şey olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirdi.
Yanına ilerleyip hemen karşısına oturdum. Ayakta bekleyip saçma bir an yaşamamızı istememiştim.
"Selam."
"Selam." Hafifçe gülümseyip karşılık vermişti.
"Sen siparişini verdin mi?"
"Hayır, seni beklemek istedim." İşte yine yapmıştı. Nasıl bu kadar kibar olabilirdi.
Yanımıza gelen garsona istediklerimizi söyledikten sonra beklemeye başladık. Şu an randevuda mıydım? Düşünmemem gerekiyor. Eğer böyle düşünürsem karşısında heyecanlanmaya başlardım ve bu düşmek istediğim son durumdu.
"Bir şey konuşmak istediğini söylemiştin." Diyerek konuyu açmaya çalıştım.
Sandalyesinde geriye yaslanıp kollarını göğsünde bağladı. Ciddi bir ifade takınıp konuşmaya başladı. "Aslında Chaeyoung, konuşacak çok şeyimizin olduğunu düşünüyorum."
Hafif tedirginlikle,"Ne gibi Jungkook? Anlamıyorum, artık açık konuşur musun?"
Bu kez de masanın üzerine ellerini yaslayıp başını da ellerinin üzerine koymuştu. Fısıldar gibi sakin bir sesle konuşmaya başladı.
"Kelime oyunlarını severim Chaeyoung. Mesela uzun zamandır bir kelimeye karşı baya ilgiliyim. Sanırım o da bana."
Biraz duraksadıktan sonra başımdan aşağı kaynar suların döküleceği o sözcük ağzından çıktı.
"Euphoria."
500 olmuşuz. Okuyanlar, oylar ve yorumlardaki artış yazma isteğimi arttırıyor. Hepinize teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euphoria •rosékook
Fanfiction... Ama tahmin etmek istemeyeceğim bir şey oldu. O, duymak istemediğim şeyleri, yalan sandığım kelimeleri doğruladı. Ona inanmak istediğim her saniye boğazımda düğümlendi, gözlerime doldu. jeon jungkook-park chaeyoung fanfic.