27

2.5K 201 57
                                    

bölüm şarkısı: bts:heartbeat



Chanbyul masamıza oturduğunda garip bir sessizlik oluşmuştu. Öyle ki yan masadaki Jungkookların bizi dinlemek için konuşmadığına emindim.

''Kolyen güzelmiş Rose.'' Chanbyul'un sesiyle elim istemsizce kolyeme çıkmıştı. Hafif utangaç bir şekilde teşekkür ettim. Boynuma bakmış olması durumu beni rahatsız etmişti.  Devam eden sessizliği telefonumdan gelen bildirim sesi bozmuştu. 


Jungkook: Lavabonun oraya gel.


Yazdığı emir cümlesine karşılık kaşlarım çatılmıştı.


Rose: Emir mi veriyorsun?


Jungkook: Konuşmamız gerek.

                        Önemli.


Son mesajından sonra çekilen sandalye sesiyle başımı onların masasına çevirdim. Göz teması kurmadan lavaboların olduğu tarafa ilerlediğini gördüm. Sinirlenmiştim fakat önemli diyorsa gitmem gerektiğini düşündüm. Jennie'ye dönüp lavaboya gitmem gerektiğini söyledim. 

Masadan uzaklaşmış koridorda ilerlerken bir el koluma sarılıp beni bir odaya çekti. 

''Ne yapıyorsun Jungkook?'' Odaya girdiğimizde kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yaslamamı sağladı. Odaya baktığımda depo gibi bir yerde olduğumuzu anlamıştım. Büyük ihtimalle sadece personel girişinin onaylandığı bir depoydu.

''Yakalanacağız. Çıkalım burdan.'' Hareketlendiğimde aramızda olan mesafeyi bir adım atarak azalttı.

''Onunla konuşma.''

''Kiminle?'' 

''O çocukla. Chanbyul.''

''Birbirimizin kimlerle konuşacağına karar verebildiğimizi bilmiyordum.'' Kollarımı göğsümün altında bağlayıp yakınlıktan doğan heyecanımı bastırmaya çalışarak konuşmuştum.

''İyi biri değil. Sadece konuşma işte. Bundan sonra sana daha da yakın olmak isteyecektir. Yaklaştırma yanına.'' Bir adım daha attı. Şu an oldukça yakındık. Bu yakınlık derin nefesler almama sebep oluyordu.

''Birbirimizin hayatlarına karışıyorsak benim de isteklerimi karşılamalısın biliyorsun değil mi?'' Kafa tutarcasına söylediklerime cürretkar bir gülümseme eklemiştim. Gözleri birkaç saniyeliğine dudaklarıma kaydığında sesli bir şekilde nefes aldı ve gözlerini kısarak kafasını hafifçe yana yatırdı.

''Ne gibi istekler, Chaeyoung?'' O söylediğimi çok farklı şekilde anlarken bana ayak uydurması hoşuma gitmişti. Onu öpebilecek mesafeye geldim. Kalbim ağzımda atıyordu. Onun da benden farklı bir yanı yoktu. Buna şaşırmıştım. Başka birisine ilgisi var diye ayrılmıştık sonuçta ya da şu zaaf zımbırtısı. 

Karşımdaki yayvan duruşunu düzeltip dik bir duruşa geçti. Az önce birbirimize alayla attığımız gülüşler yerini ciddi ifadelerimize bırakmıştı. Yüzümü inceliyordu. Kısık gözleri normale dönmüştü.

İyice yaklaşıp bir elimi yanağından boynuna doğru hareket ettirdim. Nefesini tutmuştu. Sertçe yutkundu. Parmak uçlarımda yükselip kulağına doğru yaklaştım. Sesimin titrememesini umarak fısıltıyla söylemek istediklerimi söyledim.

Euphoria •rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin