bölüm şarkısı: bea miller-feel something
Jungkook kolları bana sarılı aynı pozisyonunu korurken şaşkınlıktan dolayı ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. Sonunda aklım başıma geldiğinde durumun farkına vardım. Sanki yok olan zaman kavramını yeniden bulmuşum gibi gözümü kapatıp açtım.
Belime sarılı kollarına gitti ellerim. Bir yandan ondan uzaklaşırken bir yandan da kollarını çözüyordum. Benden ayrıldığında gözlerimin içine bakmaya başladı.
"Ne yaptığını sanıyorsun?"
"Rose..."
"Ne bitti, ne geçti? Ne saçmalıyorsun sen?"
Bana yaklaşmaya çalışırken ellerimi havaya kaldırarak onu durdurmaya çalıştım. İçki içip kafamı uçurmadığım için kendime teşekkür ediyordum. İçseydim eğer tavırlarımın şimdiki gibi olacağını sanmıyordum.
"Rose, açıklayacağım bak..."
Ellerim sinirle saçlarıma karışırken sesimi yükselterek konuşmaya başladım.
"Neyi açıklayacaksın ya?! Bana bak bundan sonra asla yanıma yaklaşmayacaksın."
Gözlerimin içine şaşkınlıkla bakarken devam ettim kalbim acıyordu ama yapmalıydım. Artık dur demeliydim. O bana yaklaştıkça zarar görüyordum. Bunu daha fazla kaldıramazdım.
"Duydun mu beni? Konuşmak dahi istemiyorum seninle."
Derin derin nefes alıp verirken bana bakmaya devam ediyordu. Omuzları düşmüştü.
Onun bu görüntüsüne daha fazla dayanamazdım. Biraz daha bana böyle bakmaya devam etseydi kollarına atlayabilirdim ve bunu asla istemiyordum. Onun için kendimden ödün vermekten bıkmıştım. Sadece benim uğraşıp acı çekmemle yürümeyecekti artık.
Bana bakmaya devam ederken yürüyüp yanından geçiyordum ki eli bileğime dolandı. Tam yan yana duruyorken kafasını bana doğru çevirdi.
"Seni kaybetmeyeceğim Rosie."
Sözleri yutkunmama sebep olurken kolumu sertçe kendime çekerek yüzüne bakmadan tanından yürümeye devam ettim ve lavabodan çıktım.
Merdivenlere ulaştığımda sinirden bacaklarım titriyordu. Nefes nefese merdivenleri indim ve masaya ulaştım. Gözlerim Jisoo'yu ararken Jungkook'un arkadaşlarından Namjoon ile gayet samimi bir şekilde dans ettiğini gördüm.
Kollarımı birbirine bağlayıp sinirle nefes almaya devam ettim. Bu kızlar ne işler çeviriyorlardı? En azından Jisoo ve Jennie'nin nerede olduğunu biliyordum Lalisa ortada bile yoktu. Uzun zamandır kızlar gecesi yapmıyorduk sanırım. En kısa zamanda ifadelerini alacağımı aklıma not ettim.
"Rose, bu akşam çok güzelsin."
Kafamı çevirdiğimde ne ara kendi masasından bizim masamıza geldiğini anlamadığım Chanbyul yüzüme bakıyordu.
"Teşekkür ederim."
Çatık kaşlarımla söyledim bu nezaket sözcüklerinden sonra onun da kaşları çatılmıştı.
"Bir sorun mu var? Kızgın gözüküyorsun."
"Ah,hayır. Üzgünüm. Seninle ilgili bir şey değil." Faturayı başkalarına kesmek hiç doğru değildi, her ne kadar doğruyu ayırt edemeyecek kadar sinirli olsam bile.
Resmen sevgilisiyle konuştuktan sonra bana gelmişti. İnanamıyordum. Ben ikinci kadın mıydım yani? Jungkook'un böyle bir şey yaptığına inanamıyordum.
"Dans etmek ister misin? Belki moralini düzeltebilirim." Cümlesinin sonunda göz kırpmıştı.
"Az önce pistteydim ve biraz yoruldum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euphoria •rosékook
Fanfiction... Ama tahmin etmek istemeyeceğim bir şey oldu. O, duymak istemediğim şeyleri, yalan sandığım kelimeleri doğruladı. Ona inanmak istediğim her saniye boğazımda düğümlendi, gözlerime doldu. jeon jungkook-park chaeyoung fanfic.