Okulun kapısından aceleyle girdim. Neredeyse sayın profesör çok bilmiş Bayan Hung'ın dersine geç kalacaktım. Bana neden gıcık olduğunu bilmiyordum. Ödevlerini tam zamanında yapardım, dersine hiç geç kalmazdım ama bana karşı bir antipatisi olduğu çok ortadaydı. Sanırım bugün geç kalsaydım beni dersinden bırakırdı.
Dersime daha 15 dakikanın olduğunu görüp kahve almak için kantine girdim. Normalde kampüsün içindeki kafelerden birine girebilirdim fakat saçma isimli kahvelerinin yapımı için 15 dakikanın yeteceğini sanmıyordum.
Sıraya girdiğimde çantamdan aceleyle cüzdanımı çıkarttım. O sırada anahtarlığım elimden fırlayıp düştü. Çantamı kapatıp ona yönelecekken birinin benden erken davrandığını gördüm. Üzerinde yıldızlar ve küçük mor bir pandanın da olduğu anahtarlığımı bana uzattı. Nefesimi tutarak eline uzanıp anahtarlığı aldım. Soğuk eli elime değdiğinde ancak nefes alabilmiştim.
''Teşekkür ederim.''
Kafasını önemli değil dercesine salladı. ''Seni daha önce görmüş müydüm, bizim sınıftasın değil mi?''
Ah, çok güzel. Varlığımdan yeni haberdar oluyordu.
''Evet, aynı sınıftayız.''
''Tamam öyleyse sen alacağını al ben seni bekliyorum. Birlikte çıkarız sınıfa.''
Ben daha cevap vermemiştim ki kampüse yakın bir ağaca doğru yürüyüp beklemeye başladı. Ağzım açık ona bakıyordum ki sıranın bana geldiğini fark ettim. Kahvemi elime alıp yanına ilerledim. Yaklaştığımı hissedince kafasını telefondan kaldırıp hafifçe dudağının kenarını kıvırdı.
''Gidelim.'' deyip yürümeye başladı. Yavaş yavaş yürürken herhangi bir konuda kendimi açık etmemem gerektiğini düşünüyordum.
''Hızlanalım istersen. Bayan Hung seni derse almayacak yoksa.''
''O kadının benle alıp veremediği ne, gerçekten bilmek istiyorum.''
''Güzelsin.''
Duraksayıp yüzüne baktım. ''E-efendim ?''
Hafifçe gülümseyip,''Güzelsin dedim. Aynaya bakmıyor musun?''
Suratına bakmaya devam etim sonra o yürümeye devam edince ona katıldım. ''Güzel ve başarılı olduğun için kıskanıyor seni. Eski kocasını da öyle birine kaptırmış diye duydum. Bundan olabilir.''
İşte ikinci şoku yaşıyordum. ''Peki bunu nerden biliyorsun Jungkooksshi?''
Ona ismiyle hitap ettiğimde yüzüme baktı. ''Çoğu şeyi bilirim Chaeyoungsshi.''
Manalı bir şekilde yüzüme bakarken yutkunup önüme döndüm. Bu sırada sınıfa da gelmiştik zaten. Sınıfın önündeyken durdum. ''Teşekkür ederim.''
İltifatı için olduğunu anlayıp utangaç bir şekilde gülümsedi. Kapıyı açıp önce benim geçmemi bekledi. Geçip önlerde bir yere oturdum. Oysa birkaç sıra arkaya. Tüm ders boyunca sabahki şu garip şeyi düşündüm.
Hiç muhabbetimiz yoktu fakat sabah beni beklemişti ve iltifat etmişti. En son yaptığı imadan sonra beni buldu mu diye şüphelenmiştim. Umarım o gün dediği gibi benim kendimi ona göstermemi beklemiştir. Umarım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euphoria •rosékook
Fanfic... Ama tahmin etmek istemeyeceğim bir şey oldu. O, duymak istemediğim şeyleri, yalan sandığım kelimeleri doğruladı. Ona inanmak istediğim her saniye boğazımda düğümlendi, gözlerime doldu. jeon jungkook-park chaeyoung fanfic.