"Selam." Benim sesim onun aksine sorarcasına çıkmıştı."Seni görünce selam vermek istedim ama arkadaşlarının yanında rahatsız olabileceğini düşündüm." Göründüğü gibi değildi. Fazla..düşünceli?
"Rahatsız olmazdım."
"Güzel bir rastlantı." Kaşlarım tekrar havalanınca alelacele kötü bir şey söylemiş gibi toparlamaya çalıştı.
"Şey yani, okulda bu aralar pek denk gelmiyoruz ya ondan." Sanki denk gelsek benimle konuşacakmış gibi bunu söylemesine şaşırmıştım. Bu aralar garip davranıyordu, onda garip giden bir şeyler vardı.
"Ah, evet." Diye kısaca yanıtladım. Karşısında elim ayağıma dolaşmadığı için mutluydum.
Elini ensesine atıp düşünür gibi oldu.
"O zaman görüşürüz Chaeyoung."
"Görüşürüz Jungkook."
Aramızda geçen bu garip konuşmadan sonra o kendi masasına ben kendi masama dönmüştüm.
Kızlar konuşmalarına devam ederken benim geldiğimi görünce imalı imalı bakmaya başlamışlardı.
"Bakın gidiyorum."
"Sen kalktın hemen sonra arkandan geldi. Konuştunuz mu?"
"Evet."
"Ne yani seni mi beklemiş?"
"Bilmiyorum. Kapının önündeydi."
"Kızım ne söyledi anlatsana. Kendimi zorla konuşturuyormuş gibi hissediyorum."
"Selamlaştık. Uzun zamandır beni göremediği için selam vermek istemiş. Bu kadar." Cümlemi bitirmemle birlikte Lisa bana sarılmıştı. Kızlara baktığımda hepsinin yüzü gülüyordu. Anlamadığım bir şey mi olmuştu ?
"Rosie olmuş bu iş."
"Saçmalama Lisa. Sadece selamlaştık. İlan-ı aşk etmedi."
"Rosie bu çocuk kimsenin ayağına sadece selam vermek için gitmez. Şimdiye kadar hiçbir kızın yanına gittiğini bile görmedik."
"Hep kızlar onun peşinde, biliyorsun." Jennie de Lisa'ya destek verince gözlerimi devirmiştim.
"Jisoo bari sen beni destekle."
"Hangisini yaparsam mutlu olacaksın? Seni desteklersem mi, yoksa hoşlandığın çocuğun senden de hoşlanıyor olabilme ihtimalini söylersem mi?"
Kızlar yine gülmeye başlayınca boş boş onlara bakıp kafamı iki yana salladım.
"Ah kızlar benim kalkmam gerek. Malum aramızdan birinin sevgilisi var da." Jennie bunu nispet yapar gibi söylediğinde ben de ona katılıp kalkmam gerektiğini söyledim. Hesabı istediğimizde Jungkookların olduğu masaya baktım. Jungkook elinde duran telefona bakıyordu. Biraz sıkıntılı bir hali de vardı sanki. Düşünmemem gerekiyor.
Hepimiz hesabı ödeyip, kafeden çıkıp yollarımızı ayırdık.
İliklerime işleyen soğuğa bakılırsa evden çıkmadan son anda boynuma atkı aldığım için şanslı sayılırdım. Hafifçe burnumu çekerek evim buraya yakın olduğu için yürümeye devam ettim. Kampüslere yakın diye Lisa'yla genelde burda takılırdık.
Ellerimi cebime attığımda gözüme kapının önünde bekleyen o görüntüsü ilişti. Gerçekten kızların dediği gibi olabilir miydi bilmiyorum ama bana da çok garip gelmişti.
Düşüncelerimle boğuşurken eve yaklaştığımı yeni fark ediyordum. Telefonumun titremesiyle cebimden çıkarıp mesajın kimden geldiğine baktım. Kayıtlı olmayan bir numaraydı.
+6**********: "Görüşebilir miyiz?"
"Kimsiniz?"
+6**********: "Ben Jungkook."
"Zaten görüşüyoruz Jungkook ?"
Jungkook: "Hayır Chaeyoung. Ben gerçek bir görüşmeden bahsediyorum."
Sonunda konuşabildiler değil mi? Burdan sonra daha çok rosekook sahnesi görebiliriz o zaman? :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euphoria •rosékook
Fanfiction... Ama tahmin etmek istemeyeceğim bir şey oldu. O, duymak istemediğim şeyleri, yalan sandığım kelimeleri doğruladı. Ona inanmak istediğim her saniye boğazımda düğümlendi, gözlerime doldu. jeon jungkook-park chaeyoung fanfic.