4'rules in a fake relationship

3.4K 478 199
                                    


Tüm haftasonumu Min Yoongi'yle konuşarak geçirdiğimi söylemek ne kadar garip bir his bilemezsiniz. Ama evet tüm haftasonumu Min Yoongi'yle konuşarak geçirmiştim.

Gündüzleri mesajlaşmıştık, geceleri ise beni aramıştı. Onunla konuşurken resmî olacağımı düşünmüştüm ama konuşmamızda şakalarda yer almıştı, birbirimiz hakkında bilgiler de edinmiştik. Bu garipti.

Haftasonunda Taehyung'a cevap vermemiştim, Jungkook'a da. Kapıya kadar gelmişlerdi ama babam ve Hoseok Hyung onları geri çevirmişti. Jungkook ise içeri doğru bağırmıştı; "Sonsuza kadar bizden kaçamazsın Park Jimin!" Haklıydı tabii ki.

Bugün pazartesiydi ve kantine adımımı attığımda kendimi onların yanına gidiyor olarak bulmuştum. Gergindim aslında am bunların hepsini Yoongi'yle konuşmuştuk. Eğer plana sadık olursam sorun çıkmayacaktı. 

Onlara doğru geldiğimi ilk Jungkook fark etmişti, içtiği kahvesini püskürtmemek için kendini tutmuş ve gözlerini büyütmüştü. Taehyung ise Jungkook'un değişik tepkisini görünce kime baktığını anlamak için kafasını çevirmişti; beni gördüğünde ise merakla bana bakmıştı. Masaya varınca ikisine de gülümseyip boş sandalyeye oturdum.

"Selam, bayanlar." İkisi bir gülümsememe bir de bana garip garip bakmakla yetinmişlerdi. "Sabah iyi tarafınızdan kalktınız herhalde." Dedim alayla bir tepki alamayınca.

"Sana sormalı." Dedi Jungkook. Dudaklarımı büzdüm.

"Evet iyi tarafımdan kalktım. Teşekkür ederim."

"Şerefsize bak, hala konuşuyor." Jungkook'un söylediğine gülüp başımı eğdim.

"Sizinle konuşacağım,sadece sakin olun." Dedim.

"Gerizekalı." Taehyung başını iki yana sallayarak sonunda konuşmuştu. "İlk bizimle konuşmalısın! Meraktan öleceğimizi hiç düşünmedin mi?" O sırada Jungkook'ta Taehyung'a hak veriyorum bakışı atıyordu.

"Biliyorum." Diyerek son heceyi uzattım. "Çok fazla şey oldu, ve unuttum."

"Evet o çok fazla şeyden haberimiz var. Hatta biri çantamda duruyor." Taehyung iğneli sesiyle konuşmuştu. Başımı salladım sadece.

"Şimdi açıklamanı çok merak ediyorum işte." Jungkook keyifle gülüp arkasına yaslanmıştı.

"Saat 5'te bizim kafeye gideriz? Biz bizeyken konuşmak istiyorum."

"Hayır!" Jungkook yüzündeki sırıtmayı silip anında korku dolu ifadesini takınmıştı.

"Büyü artık, çocuğum." Taehyung onun saçlarını okşarken bana döndü. "Tamam anlaştık." Dudaklarımı ıslatarak çantamı aldım ve ayağa kalktım. İkisine de selam verip kantinden çıkmıştım.

İçten içe gerilmiştim ve kantinden çıkar çıkmaz omuzlarımı indirip kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Taehyung kesinlikle bir şey fark etmemeliydi. Gözlerinin hep beni izlediğini fark etmiştim, kendi kendine analiz yapmaya çalışıyordu. Ondan hoşlanıyor muydum? Yoksa hoşlanmıyor muydum? İşte bütün mesele buydu.

Ahh, yüzüne çok uzun süre bakmamaya çalıştığım için onu inceleyememiştim bile! Onun güzel yüzünü özlemiştim. Bir insan nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi, Tanrı aşkına.

Kendine gel Jiminnie, hayallerde yaşama.

Kendi dolabıma yaklaşmışken omzuma koyulan kolla olduğum yerde kalmıştım. Tamamen yabancı bir his ama tanıdık kokuyla yan tarafa döndüm. . Ben ona döndüğümde onun zaten bana dönük olan yüzünü incelemiştim. Siyah saçları dağınık bir şekilde alnına dökülmüş, gözleri şişmiş ve olduğundan daha küçük gözüküyordu.

To All The Boys I've Loved BeforeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin