To All The Boys I've Loved Before

16'okulumuzun kaşarını alt etme planı

16'okulumuzun kaşarını alt etme planı

Gelin size Min Yoongi'nin beni çıkardığı randevuyu anlatayım. Aslında bunun bir randevu olmaması gerekiyordu, çünkü bir iddia sonucu bana yemek ısmarlamasını istemiştim. Ama sanırım Min Yoongi bunu böyle planlamamış.

Yaptığı özel bir şey yoktu aslında, bir restorana gitmiş güzelce Kore yemeği yemiştik. Uzun zamandır Kore yemeği yemiyordum çünkü. Sonra Yoongi, garsondan soju getirmesini istemişti. Bunu da kabul etmiştim, beraber hem konuşup hem de sojularımı içmiştik.

Min Yoongi hakkında öğrendiğim bir başka şey ise; Kore Edebiyatını yazar ve şair olabilmek için okumasıydı. Onun hep öğretmen olacağını düşünmüş olan beni, şaşırtmıştı. Yoongi'nin bu bölümde hayalleri vardı, şarkı da yazmak istiyordu. Adını duyurmak istiyordu.

Bana gelirsek; neden veterinerlik okuduğumu sorduğunda ilk başta abimin izinden gitmek istediğim için demiştim. Ama yememişti. Bunun ardında başka bir şey olması lazım demişti. Ona anlatmamış geçiştirmiştim. Neden böyle yaptığımı bilmiyordum ama Yoongi benden hala bir şeyler saklıyorsa bende saklayabilirdim. Değil mi? Her şeyi anlatmamıza gerek yoktu.

Başka bir bilgi daha; Yoongi'nin birkaç ay önce ölen bir köpeği vardı. Evde sadece ikisi varken Yoongi'nin yalnızlığını alıyormuş. İçimdeki cazgır Jimin çıkıp sevgilin neredeydi demek istese de onu bastırmıştım. Sorun çıkarmaya gerek yoktu, cazgır Jimin. Yoongi onu veterinere götürdüğünü ama veterinerin ona verdiği ilacın bir işe yaramadığını söylemişti, bu yüzden veterinerlere birazcık kızgındı. Ama bana güvenebileceğini söylemişti yani, diğeri halt etmiş.

Sojulardan sonra restorandan çıkmıştık. Yoongi şanslı adamdı çünkü restoran o kadar da lüks ve pahalı değildi. Makul bir fiyatla yemek yemiş ve içki içmiştik. Yoongi, Tojeong-ro caddesinde olduğumuz için han nehrine kadar yürümemizi teklif etmişti. Kabul etmiştim çünkü yediklerimi eritmem gerekiyordu.

Bir süre yürürken Jungkook ve Taehyung ile olan arkadaşlığımızdan bahsetmiştim ona. Taehyung'tan nasıl hoşlandığını da anlamıştım. Şu an hala ona karşı bir şeyler hissediyor muydum bilmiyorum, karşımda gördüğümde neler yapacağıma bağlı aslında. Olaylar sıcak sıcağa aktarıldığında daha doğru analiz ediliyor.

O da bana lisedeki arkadaşlarını anlatmıştı. Yoongi lisedeki arkadaşlarından hiçbiri ile konuşmuyordu. Bu beni biraz üzmüştü. Ona söylemek istemedim ama neler yaşadığını o kadar merak ediyordum ki. Ailesi eskiden onunlaydı şimdi ise yoklardı, lisedeki arkadaşlarıyla iyi anlaşıyormuş -hatta lisede bazen ben onları basketbol oynarken bile görüyordum- ama onlarla artık konuşmuyorlardı. Belki de bazılarıyla aynı okulda bile olabilirdi ama Yoongi merak etmediğini söylemişti. Çıldıracaktım meraktan. Ama soramıyordum. Böyle olaylar birden anlatılacak gibi değildi. Biraz şarap ve Min Yoongi'nin evi lazımdı bana.

Han Nehrine de varır varmaz boylu boyunca gezmiştik. Yoongi'nin Marvel hayranı olması benim de Marvel hayranı olmamla, endgame'e beraber gidelim bile demiştik. Sonra Yoongi ağzından bir şey kaçırmıştı; 'bu bizim ilk randevumuz olduğuna göre sineme da ikinci olur herhalde. Onda da sen ısmarlamaya ne dersin?' Yani bu bir randevu muydu? Yoongi'yle -sahte dediğim sevgilimle- randevuya mı çıkmıştım? Ee, onu iki kere de öpmüştüm aslında. Mantıksız mı hareket ediyorum, evet biraz öyle sanki.

Ama kendimi durduramıyorum. Anlamadığını varsayarak şöyle bir şey söylemek istiyorum; Min Yoongi'nin bir aurası vardı. Size önceden olan olayları hemen unutturabiliyordu, Kihyun'ın onu kıskanmasına sevinmesini 'randevu' boyunca unutmam gibi.

'Randevu' boyunca Yoongi'yle eğer temas halinde olsaydık tam bir sevgili gibi olmuş olacaktık ama biz temas içinde değildik, arkadaş gibiydik. Zaten konuştuğumuz şeyler de arkadaşçaydı. Min Yoongi'den etkilendiğimi kabul ediyorum ama hoşlanmak? Kendimi azıcıkta olsa tanıyorsam, birinden hoşlandığımı anca büyük bir olay patlak verdiğinde anlayabiliyordum. Örneğim; Taehyung'tan hoşlanmam, Hoseok Hyung'ın ondan hoşlandığını söylediği zamana geliyordu.