36'aşkın tanımı

1.9K 184 58
                                    

36'aşkın tanımı

"Teşekkür ederim, baba." mutfaktaki küçük masamıza oturup çubuklarımı elime aldım.

İş çıkışından sonra eve geldiğimde babamın uyumadığını, hatta bana yemek hazırladığını görmüştüm. Bugün akşam vardiyasına kaldığım için ultra yorgundum. Kafe akşamları, sabah olduğundan on kat daha dolu oluyordu.

"Afiyet olsun, Jiminnie. Seninle uzun zamandır konuşamıyordum, bugün uyumak yerine seni beklemek istedim."

Başımı sallamakla yetindim. Ağzıma çok fazla yemek doldurduğum için ona cevap verememiştim. Babam ıslak ellerini kurulayıp karşımdaki sandalyeye oturmuştu.

"İş nasıl gidiyor?"

"Yorucu." lokmamı hızlıca yuttum.

"Tahmin edebiliyorum. Üniversite yıllarımda bende kafede çalışıyordum, biliyorsun." başımı salladım.

Babam ile annemin tanışma ve birlikte olma hikayesini anlatmış mıydım? Babam ve annem, Busan Üniversitesi'nde eğitim fakültesinde beraber okuyorlardı. Babam Edebiyat bölümündeydi, annem rehberlik bölümündeydi. Tabii, birbirilerini tanımıyorlardı. Annemin dediğine göre babamı koridorda çok görürmüş ama bakışmaktan öteye gidemezlermiş. Küçük bir göz teması ikisinin de kalplerini tekletirmiş. Babama göre Annem Üniversitenin en güzel kadınıydı; Anneme göre Babam Üniversitenin en çekici erkeğiydi. İki insan birbirini sevdiğinde bu bencil dünya da, sadece birbirini gördükleri doğruydu. Diğer insanlar, yerler gözlerinde flu oluyordu.

Babam, ailesinden uzakta okuduğu için maddiyat sıkıntısı çekiyordu. Daha ilk yılından kafe kafe gezerek kendine bir iş bakmaya başlamıştı. Okulun yanında hem restaurant hem de kafe olan bir işletmeye temizlikçi olarak alınmıştı. Babam için sıkıntı değildi, her pozisyonda çalışabilirdi. Annem, Babamın orada işe girdiğini öğrenince her öğle arasında oraya yemek yemeye gidermiş. Babamı az görürmüş, Babam daha çok mutfak ve tuvalet tarafında olurmuş. Babam da, Annemi ne zaman göre eli ayağı birbirine dolaşırmış. İyi ki garsonluk yapmıyorum dermiş.

Tam bir ay kaçamak bakışlarla , bazen kısa konuşmalarla geçmiş. Babam annem ile konuşmayı çok düşünmüş ama bir okul, bir iş derken ona zaman ayıramayacağından çok korkmuş. Aklının bir kenarında da annemin temizlikçi olarak çalışan birini istemeyeceğini düşünmüş. Annem, babamla konuşmaya sadece bir kere çalışmış onda da utanıp konuşmayı yarıda bırakarak arkadaşlarının yanına gitmiş.

Sonunda annemin canına tak etmiş. Biraz içki, biraz da arkadaşlarının cesaretlendirmesiyle babamın yanına gitmeye karar vermiş. Babam o gün kafede akşam çalışıyormuş, herkes gitmiş babamın kafeye paspas atıp çıkması kalmış. Annem kafeye geldiğinde babam, sandalye altlarına paspas atıyormuş. Babam anlatırken hep şey derdi; "Anneni öpmeden beş dakika kadar normal bir şekilde konuşuyorduk, ne hakkında olduğunu bile tam hatırlamıyorum. Annen bir cesaretle bana doğru yaklaşınca bende en sonunda onu öptüm. Tüm geçmişim onun dudaklarıyla silinmiş gibiydi."

O gün, kafede geç saatlere kadar kalıp konuşmuş ve dans etmişler. Annemin olduğu olaylarda dans duymazsanız zaten o olay yalandır.

"Yakında gideceksin." babam kısık sesle devam etti. "Seni göndermek çok zor."

"Baba," diyerek sızlandım. "Öyle deme. Bak gerçekten gitmem."

"Delirdin mi oğlum sen? Üzüldüğüme bakma sen. Senden hiç o kadar uzun süre uzak kalmamıştım, alışkın değilim. Üzülsem de, senin gitmeni herkesten çok istiyorum biliyorsun."

"Biliyorum. Ama biliyorsun, hakkımda hala vazgeçebilirim. Seneye giderim istersen yani sen istemiyorsun ve üzülüyorsun ya-" nefessiz devam ettiğim saçma sözleri babam elini havaya kaldırarak kesti.

To All The Boys I've Loved BeforeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin