37'sis bulutu ada(m)

2.5K 183 127
                                    

37' sis bulutu ada(m)

[medyayı dinleyin, ikinci yarı da başka şarkı var bu sefer de onu açın]

Kitaplar üzgünlüğümde ve yalnızlığımda avuturlardı beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırıverirlerdi. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur; hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlardı. Bu zamana kadar ağrı kesici olarak başvurduğum tek ilaçtılar.

Şimdiler de, ağrı kesici olarak kullandığım tek şey Yoongi'ydi.

Ne zaman düşüncelerimin içinde boğulduğunu hissetsem omzumda, evimin sıcaklığında elini hissederdim. Geleceğim hakkında endişelerim nüksettiğinde Yoongi'nin gözleri, gözlerime kenetlenir ve tek cümlesiyle beynimdeki kaosu dağıtırdı; "her şey güzel olacak." İkimizin arasındaki bu güzel bağın bir gün sonra ereceğini düşündüğümde, bundan haberi olmazdı, ama sanki hissediyormuş gibi dudaklarını dudaklarıma kapatır ve beni asla bırakmayacağını dudaklarıyla ifade ederdi.

Her güzel şeyin bir sonu vardı. Ama bunun sonunu insanların getirdiğine inanırdım. Her şey bizim elimizdeydi. Ya gülüşlerimizde çiçek açtıracak ya da gözlerimizin önünde mutluluğumuzun yanmasını izleyecektik.

.

"Kahvene şeker ister misin? Bu sefer ki biraz acı oldu gibi." Yoongi elindeki lila renkli kupaya emin olmayan bakışlar atarken, bornozuma sarılmış onu süzüyordum.

"İki tane atsan fena olmaz." diye cevapladım. Yoongi şekerleri atarak kahveyi karıştırıp kupayı önüme koymuştu.

İkimizde yeni uyanmış, banyoya girmiş ve akşamın yorgunluğunu hala üzerimizden atmaya çalışıyorduk. Gideceğimin etkisi büyük olmalı ki, Yoongi'ye bu aralar çok sevgi doluyduk. Ben kafeden ayrılmış, son bir haftamı rahat geçirmeye çalışıyordum. Yoongi hala çalışıyordu ama eskisi kadar ağır çalışmıyordu. Altı saatte evde oluyordu. Tüm günümüzü beraber, gerek yatakta gerek televizyonun karşısında birbirimizle oynaşarak geçiriyorduk.

Yoongi kendine de kahve yaparak masaya gelip tam kucağıma oturmuştu. Gülerek onu sarmaladım ve kafalarımızı hizaladım. Kahvemden büyük bir yudum alıp verdiği hazzı başımı geri atarak yaşadım. Gerçekten inanılmaz güzel bir kahve olmuştu.

"Hm, bu yüz ifadesini boşalırken yapmıyorsun Jimin."

"Yalan atma." diyerek güldüm. Gözlerimi açarak onun yüzüne baktım. Burnu burnuma değecek şekildeydi, Yoongi gülüşüme bakarak yakınlaştı ve gülüşümden öptü. "Hm, ne kadar hoş bir hareket." dedim dudaklarımızı ayrılırken.

"Düştün mü?"

"Düşmek ne kelime?" Yoongi gülerek kahvesinden büyük bir yudum aldı. "Yemek yemek istemediğine emin misin?"

"Eminim, midem bir şey alacak gibi değil, bebeğim ."

"Ama işe gideceksin, Yoongi."

"Olsun, aç değilim şu an." başımı salladım. Yapacak bir şey yoktu. Aslında zorla ağzına bir şeyler teperdim ama gerçekten halim yoktu.

"Şanlısın Min Yoongi. Çünkü ağzına yemek tıkacak halim yok."

"Yaşasın." dedi Yoongi gülerek. "Jimin?"

"Hm." diye cevap verdim kahvemden içerken.

"Seni çok mu ihmal ediyorum?"

"O ne biçim soru öyle? İhmal ediyor gibi mi görüşüyorsun, bebeğim? Dün geldiğinden beri sevişiyoruz. Bir kere bile yanımdan ayrılmadın."

To All The Boys I've Loved BeforeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin