33'uzun zamanlı planlar
Kırk dereceye yakın sıcaklıkla geçen dört günün ardından gelen yağmurlu hava gibi beklenmedikti, bana göre Min Yoongi'ye aşkım. Bazen vücudumun ve beynimin ne istediğini anlayamıyordum. O olayı canlı canlı yaşamadan hissedemiyordum. Min Yoongi'yle dudaklarımızın buluştuğu her sefer, kafamın üstünde yanım dönen ampul sayesinde aradığım tüm cevapların onda olduğunu anlıyordum.
Aşk garipti. Aynı günde dört mevsime şahit olmak gibi bir şey bu. Önce özlüyor, sonra ağlıyor, akşamları küsüyor, geceleri çok seviyordum.
Yoongi'ye aşığım diyebilir miydim?
Küçükken kendimle yaptığım bir anlaşmayı hatırlıyordum. Annem ile babamın aşkı benim için dünyadaki tek aşktı. Onların aşkına bakarak hem ağlıyordum hem de gülüyordum. Benim aşk idöllerimde onlardı.
Küçük Jimin'in bozuk el yazısıyla kendine mükemmel bir eş adayını yazdığı kağıdı bulmuştum. Tüm yazdıkları annem ve babamın aşkıyla çok uyumluydu. O zamanlar toplumun standartlarına göre davranıp bir kadın üzerinden gitmiştim. İlk maddede, benden kısa olması vardı. Yoongi her ne kadar koşa olsa da, benden kısa değildi. İlk maddeden elenmişti. İkinci maddede, ikimizin favori bir restoranı olması ve her gece orada dans etmemiz vardı. Bunu bir kere bile yapmamıştık. Üçüncü de, aynı tarz dizi film zevkimizin olması ve her zamanımız olduğunda izlememizdi. Bunu yapıyorduk aslında, tek farkla; ben romantik komedi seviyordum, Yoongi daha çok macera ve bilim kurgu insanıydı. Dördüncü de, beraber dövme yaptırmamış olmamız bulunuyordu. Annem ve babamın bileklerinde kar tanesi dövmesi vardı, çünkü ilk karşılaştıkları gün kar yağıyordu. Yoongi'yle bunu yapmayı hiç düşünmemiştim.
Küçük Jimin fazla hayalperestti.
.
Sırtımda en az benim ağırlığımda olan bir kamp çantası, sol elimde bardak termosta şekersiz kahve ve sağ elimde bembeyaz olan sıcacık eller vardı. Sabahın beşinde hiç üşenmeden uyanmış ve Jungkook'un ısrarlarıyla yola çıkmıştık. Kentsel dönüşümün son derece olduğu Seul'de kamp yapacak alan arıyorduk. Jeon Jungkook, bir arkadaşından duyduğunu ve bize o kamp alanını bulacağını söylemişti. Hayatımızın hatasını hep Jungkook'a güvenerek verdiğimizi fark etmem ile neredeyse eve geri dönüyordum, zor tutmuşlardı.
Yaklaşık iki saatlik yolculuğun ardından, bir saati yürüyerek geçmişti zaten, kamp alanı denilen yere varmıştık. Yapay göl ile gözlerimi devirerek Jungkook'a dönmüştüm. Doğal bir yaşam alanına gidiyoruz diye tutturmuştu ve geldiğimiz yer, belediye tarafından kamp yapmak isteyenler için yapılmış bir alandı. Sırtımdaki çantayı olduğum yere koyarak kendimi de onun yanına attım. Herkesin benden arta kalır bir yanı yoktu, oldukları yere çökmüşlerdi. Yanımda ayaklarını açarak oturmuş Yoongi'nin dizlerine başımı koyarak toprak alanda uzandım.
"Uykum var."
"Ben ayakta durabiliyorsam, sende durabilirsin sevgilim." kapattığım gözlerimi açarak aşağıdan Yoongi'ye baktım. Bana doğru eğilmiş, ellerini saçlarıma atmıştı.
"Jungkook'u boğmak istiyorum." sinirle söylendim.
"İzin verirsen ben yapabilirim." gülerek elimle koluna vurdum.
Başımı çevirip Jungkook'un olduğu yere baktım. Jaehyun ile telefonlarını yan yana tutmuş bir şeylere bakıyorlardı. Evet, Jaehyun'da bizimleydi. Aslında her şey Jaehyun'ın başının altından çıkmıştı. Jungkook'tan açık bir şekilde hoşlanıyordu ama ikisi de salak olduğu için yakın arkadaşlar gibi takılıyorlardı. Bunların ikisi mesajlaşırken Jaehyun, arkadaşlarıyla kamp yapmaya gittiğini söylemiş ve Jungkook'a bir gün beraber gitmeleri gerektiğini söylemiş. Çocuk belli ki ikisinin yalnız kalmasını istediği için kamp olayından giriş yapmış. Ama Jungkook bir mal olduğu için Jaehyun'a tam olarak; "Ah çok iyi olur, Jimin ve Taehyung ile de böyle bir şey yapmak istiyorduk hep beraber gideriz" demiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To All The Boys I've Loved Before
Fanfiction[college au] yoonmin Dream, I will be there for your creation, Until the end of your life [09.01.2019-14.12.2021] ... filmden esinlenilmiştir.