32'geri çevirilemeyecek teklifler

2.6K 256 102
                                    

32'geri çevirilemeyecek teklifler

Yoongi'nin odasında, Fransız tarzı bir balkon vardı. Beyaz mermerden yapılmış, kolonları koyu maviydi. Antik yunan havası vardı. Şarabı mermerin üstüne koyduğumuzda rengi güzel bir şekilde yere yansırdı. Yoongi balkona masa koymamıştı, söylediğine göre mermere oturup gökyüzüne bakmak en güzel rahatlama yöntemiydi. O gün yine beraber mermere oturmuştuk, mermerde kırmızı şarabımız, gökyüzünde gözlerimiz.

"Yüzün soluk görünüyor." diye mırıldandım, gözlerimi gökyüzünden çekmiştim, onun sağ profilini inceliyordum. Yoongi omuzlarını silkerek şaraptan bir yudum aldı.

"Şarabı içtikçe rengimi kazanırım."

"Yemek yedin mi?"

"Hazır yemekler yedim."

"Sana çorba yapacağım."

"Sen mi?" diyerek gülmüştü. Ona kaşlarımı çattım. "Kabul et Park Jimin, yemek yapmakta kötüsün."

"Ama çorba yapacağım." diyerek mızmızlandım. "Bunu annemden öğrendim, emin ol gayet lezzetli ve sağlıklı." Yoongi başını sallayarak beni onaylamıştı.

"O zaman sabırsızlıkla bekliyorum." karnının üzerinde duran elini ellerimin arasına alıp aramızdaki boşluğa koydum. Yoongi bunu bekliyormuş gibi anında ellerime sarılmıştı.

"Yoongi, o gün hakkında konuşmamız gerektiğini düşünüyorum."

"Konuşalım."  yutkundum.

"Ben hep sana geliyordum derken ne demek istiyordun?"

"Park Jimin," nefesinin arasında gülerken başını öne eğmişti. "Cidden ilk soracağın soru bu muydu?"

"Ne var? Bence gayette sorulması gereken bir soruydu." Yoongi bana dönerek parlayan gözlerin görmemi sağladı.  Sanki baktığı yıldızlar, gözlerine imza atmış gibiydi.

"Lisede partideki olayı hiç unutmadım." dudaklarımı düz çizgi haline getirdim. Yoongi baş parmağıyla işaret parmağımı okşuyordu. "Seninle yakınlaşmayı düşündüm ama okuldaki son senemdi. İkimizin hayatını sadece birkaç aylık olaylar için bölmeyeyim dedim. Üniversiteye gidince de neler olduğunu biliyorsun. Büyük kantinde seni görene kadar bizim üniversitede olduğunu bilmiyordum. Sana karşı hislerim vardı, o zamanlar güçlü değildi." kaşlarımı kaldırdım. Doğru mu duyuyordum?

"Yoongi,"

"Hey, dur." diyerek beni susturdu. Kelimelerim boğazımdan aşağıya düşüvermişti. "Sözümü kesmek yok. Kihyun'ın beni aldatması, kalbimi kırdı doğru ama beni bir süre sonra kendime de getirdi. Sana anlatmıştım, Kihyun'a alışmışım sadece. Koskoca iki yıl, onunla çok fazla zaman geçirmiştim. Senin mektubun elime ulaştığında hala onunla birlikteydik, seninle o anlamda konuşacak imkanım yoktu. Ama işte, sana gelip sevgilim olmanı istedim."

"Sahte." diyerek düzelttim.

"Evet," gözlerini devirip gözlerimin içine baktı. "Çok önemli bir ayrıntı sanki." gülerek omzumla omzunu dürttüm. "Senden hoşlanıyordum ama seni tanımıyordum. Bu sahte ilişki şeyleri seni tanımamı sağladı, Park Jimin. Lisede seni görürdüm; kafeteryada, spor salonunda, bahçede... Şimdiki olduğun gibi değildin. Belki olgunlaştın ama daha fazlası vardı Jimin. Evine geldim, arkadaş ortamına girdim sonra seni hayattaki duygularından koparan şeyi anladım." merakla gözlerimi açtım. Yoongi dudaklarını ıslatıp burnunu çekti. "Etrafındaki kalabalığa rağmen yalnızlık çekiyorsun."

"Ne?" diye mırıldandım.

"Baban ve Jihyun, toplam sekiz saat okuldalar,eve geldiklerinde hepsi bir yere dağılıyor. Hoseok kendi dünyasında, arkadaşları var dışarı çıkıyor. Evde yalnızsın. Okula gittiğin zamanlar var, Taehyung ve Jungkook'la buluşuyorsunuz. Taehyung, senden başka Hoseok'a sahip ikisi senden uzaklaşıyor. Jungkook'un sizden ayrı arkadaşları var, başka bir dünyada gibi. Ve sen kalıyorsun geriye. Onlardan başka arkadaşların yok. Kendini çoğu kez derse verdiğini gördüm, yaşayacak bir hayatın kalmamış gibisin."

To All The Boys I've Loved BeforeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin