13'even my heart does sometimes

3.2K 411 237
                                    

13' even my heart does sometimes

Bazı günler içimdeki tembellik bitmek bilmiyor. Yattıkça yatasım geliyor. Ara ara uyuyarak on sekiz saat uyuduğumu hatırlıyordum. Hayatımda oluşan o on sekiz saatlik karanlığa kendimi bırakmak istediğim zamanlar oluyordu.

Annem kendini bırakmıştı. Bende yapabilirdim.

Annem öleceğini bilmiyordu, her an olabilen bir şeydi. Ne kadar komikti değil mi? Her şey yolunda zannediyorsun, ailen mükemmel, eşin mükemmel, işin var iyi kötü bir maaş alıyorsun, daha ne isterim ki diye düşünüyorsun. Ve tanrı sana limitini doldurmuşsun gibi faturayı uzatıyor. Taksitlendireceğin bir fatura değil bu, tek çekim. Bunu ne demek olduğunu biliyor musunuz? Hayat, giysi alışveriş gibi, bazı şeyleri denersin olursa sepete eklersin, olmazsa geri bırakırsın, bazılarında gözün kalır ama içinden bir ses almamanı söyler, bazılarını ailene/arkadaşlarına yollarsın 'alayım mı'diye sorarsın. Ve en sonunda her şeyin bedelini ödersin. Sembolize edebildiniz mi?

Güzel.

Beynim içine hoşgeldiniz.

Ama dükkanı kapatıyoruz, başka zamana artık.

.

"Uyandı mı?"

"Evet, bir saattir uyanık ama daha hareket etmedi. Bize tarafa da dönmüyor, konuşmuyor da."

"Belki de rahat bırakmamız gerekiyordur."

"Saatlerdir ne yapıyoruz zaten?"

"Baba, Yoongi geldi."

"Ah iyi, onunla konuşayım bir. Umarım onu bu hale o getirmemiştir."

Ve kapı kapanma sesi. Yatağımda bir baskı.

"Jiminnie. Lütfen, kendine gel. İlacını da içmedin. Şu an kendinde misin onu bile çözemiyorum. Sanırım hastaneye götüreceğiz seni." cevap vermedim. Derin bir nefes duydum. "Hastaneye götüreceğimize bile bir şey demedin. Sen hastane sevmezsin, sanırım gerçekten seni hastaneye götüreceğim." yine konuşmadım.

Gözlerim kapalı bir şekilde yatmaya devam ettim. Sırtım onlara dönüktü, cenin pozisyonundaydım.

"Ne oldu? Neden böyle oldun? Uzun zamandır kriz geçirmiyordun." bunu bende biliyordum ama belli ki Hoseok Hyung hala haberlerden haberdar olmamıştı. "Seni rahat bırakayım mı?" bir umutla cevap beklemesi bile zaman kaybıydı. "Tamam, gidiyorum." sesi biraz buğulu gelmişti. Umarım ağlamıyorsundur, Hyung. "Birazdan Yoongi gelir."

Şu an umurumda değildi.

Kapı kapanma sesi. Ve birkaç dakika sonra yeniden açılması.

"Jimin?" o peltek ses. "Özür dilerim." gelir gelmez özür dilemesi? "Baban kriz geçirdiğini söyledi. Hepsini telefondan duydum." sessizce yutkundum. Acaba başka şeyleri de anlatmış mıydı? "Ben, geldim. Çünkü seni görmek istedim." kelimeleri söylerken zorlanıyor gibiydi. "Baban konuşmadığını da söyledi." sesi biraz daha yakından geliyordu. "Yanına yatabilir miyim?" dudaklarım mühürlüydü, ona cevap vermeyeceğimi biliyordu.

Bunu fırsat bilerek yatağımda tam arkama uzandı. Yorganın her hışırtısını duydum, kollarının veya bacaklarının her vücuduma değişini hissettim, ve hala onu durdurmadım.

"Sana sarılabilir miyim?" kulağımın dibinde fısıldamıştı. Soruyu bitirmesi ve kolunu belime sarmasının arasında on saniye var ya da yoktu.

Vücuduma değen koluyla vücudum titremişti. Birden çenemin titrediğini hissettim. Gözlerimde dolmuştu. Neden bu kadar duygusaldım ki? Yoongi bana dokunduğu anda göz yaşlarım kendilerini feda etmişti. Gözlerimi sıkı sıkı kapatıp göz yaşlarının düşmesine izin verdim.

To All The Boys I've Loved BeforeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin