20'ben sana gelmesini iyi bilirim
Yoongi, yanımda yatarken bakışlarımı gökyüzüne çevirmiş, yıldızlara bakıyordum. Seul'de yıldızları bu kadar net göremiyordunuz. Çünkü şehrin ışıkları yıldızların doğal parlaklığını kapatıyordu. Şimdi ise yıldızlar yine de tüm çıplaklığıyla parlamasa da, karşımdaydı. İzlanda ve Finlandiya'ya gitmek istiyordum, orada ki yıldızları, kuzey ışıklarını görmek istiyordum.
Bir gün, her şeyi arkamda bırakıp oraya gidecektim. Busan'a nasıl geldiysem oraya da öyle gidecektim.
Kendi kendime şarkı mırıldanırken biramdan yudumluyordum. Yoongi gözlerini hala açmamıştı. Açtığında da sesimin onu mayıştırdığını söylemişti. Şarkı söylememi istemişti yeniden, daha yüksek sesle, ve bu sefer beni gözleri açık izleyerek dinlemişti. Sonra gece yarısına kalmadan oradan kalkmıştık. Yoongi üşümüştü ve benimde uykum gelmişti. Yoongi, bu saatte eve süremeyeceğini ve merkeze gidip otelde kalmamız gerektiğini söylemişti. Kabul ettim. Arabaya binip karanlık yollara doğru yolculuk yapmaya başlamıştık.
Merkezde bir otele gelip ikimiz için de ayrı odalar tutmuştuk. Aynı koridor da, aramızda iki oda varken ikimiz de veda ederek odalarımıza girdik. Beyaz çarşaflı tek kişilik yatak, tahtadan dolap komidin ve büyük bir pencere vardı. Bir de kendine ait banyosu. Busan'ın işlek caddesinin ışığı açık olan perdeden odama yansıyordu. İkimiz de öğrenci olduğumuz için büyük bir otel yerine, küçük pansiyona gelmiştik. Ve gayette iyiydi, hem az para vermiş oluyorduk hem de yatacak bir yere sahiptik.
Eşyalarımı yatağın üzerine bırakıp pencereye yaklaştım. Büyük ve güzeldi. Perdeleri çekilmediği için caddenin tamamını görebiliyordum. Gözlerimi gökyüzüne çevirdiğimde yıldızlarım ışık'larının gittiğini görmüştüm. Şehir, yıldızların katiliydi. Yıldızların ışıldamaları bana gittiğimiz kulübeyi hatırlatmıştı, o da bana Yoongi'nin gözlerinin yaşlarla parlamasını. Yoongi kısa bir süreliğine yıldızları, gözlerinde misafir etmiş gibiydi. Kız kardeşi onun için önemli olmalıydı. Ve ben o kadar merak etmiştim ki. Bugün uyuyabileceğimden şüpheliydim.
Pencerenin önünden çekilip yatağımdaki çantamdan telefonumu çıkardım. İlk babamı aradım ve ailedekilerle konuşmuş oldum. Kızdılar ama çok da bir şey demediler. Jungkook ve Taehyung'a mesaj attım. Onlar da bir sürü mesaj yazdı ama neyse diyerek yarısını gördüm yarısını görmedim. Yanımda getirdiğim eşofmanımı giyerek derin bir oh çektim. İki gündü hiç bu kadar rahat ettiğimi hatırlamıyordum. Yatağa kendimi atıp bir süre işlevsizce yatmaya başladım.
Uykum vardı, yorgundum ama uyuyasım da gelmiyordu. Aklımı kurcalayan çok şey vardı.
Zihnim hareketsiz yatmama karşılık bedenimi otomatikman kitlerken gözlerimi yavaşça kapatırken bulmuştum. Uyumak istemiyordum ama sanırım bedenim benden daha bilinçli davranıyordu. Resmen uyumam için beni kitliyordu. Bedenimi söz geçiremeyeceğim için gözlerimi kapatıp karanlığa karıştım. Gözlerimin tüm gün boyunca ağrıdığını o zaman fark etmiştim, gözlerimi kapatınca adeta vücudumu bir rahatlama kaplamıştı.
Kapımın tıklanması üzerine neredeyse daldığım uykumdan sıçrayarak uyandım. Korkuyla uykumdan uyandığım için etrafa nefes nefese baktım. Kaç dakikadır gözlerim kapalıydı acaba? Saçlarımı karıştırarak kapıya gidip kimin olduğunu sordum.
"Benim." Yoongi'nin sakin ve yorgun sesiyle birlikte kapıyı açtım. Şaşkınca ona baktım.
"Ne oldu?" diyerek sordum. Yoongi'nin saçları yatakta yatıyor olduğunu belli edecek derecede dağınıktı. Gözleri daha kısık görünüyordu. Konuşmadan önce dilini pembe dudaklarında gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To All The Boys I've Loved Before
Fanfiction[college au] yoonmin Dream, I will be there for your creation, Until the end of your life [09.01.2019-14.12.2021] ... filmden esinlenilmiştir.