18' güvenmemem gereken biri
Okulun tamamı Kihyun'ın ceza almasını konuşuyordu. Yani gerçekten. Maskemle ve capimle tam donanımlı koridorda gezerken kimin yanından geçsem Kihyun'ın adını duyuyordum. Paralel evren gibi hissetsem de, bir hafta öncede kesin kimin yanından geçersen geç benim adımı duyabilirdin. Karma.
Bazıları neler olduğunu tam anlayamamıştı, bazıları ise benim hakkında yazıyı yazdığı için uzaklaştırma aldığını biliyordu. Koridorda öyle bir uğultu vardı ki, daha önce böyle bir uğultuyu duyduğumu hatırlamıyordum. İnsanlar bir olaya ne kadar muhtaçtı, biri hayatını batırsın da bizde konuşalım diye bekliyorlardı resmen. Birbirilerine selam vermeyen insanlar, sırf konu hakkında bir şey biliyorlar diye birbirleriyle konuşuyorlardı.
Gözlerimi tüm bu olaylara dayanarak devirdim. Devrimiz beni bunalıma itiyordu resmen.
Dolabımdaki işlerimi bitirirken birkaç insanın bana baktığını hissetmiştim ama onlarla göz göze gelmemek için hızlı davranmıştım. Dolabımdan uzaklaşıp dersimin olduğu amfiye doğru hızlı yürümeye başladım.
Bizim fakültemiz bazı fakültelerle ortak alandaydı. Üst katları bizim dersliklerimizdi, alt tarafı ise mühendislik, mimarlık ve veterinerliğin kullandığı dolapları kapsıyordu. Büyük de bir kantinimiz vardı, her fakülteden oturmaya gelen insanlar vardı. Bu yüzden fakültemiz çok tehlikeliydi.
Dersim bittiğinde Hoseok Hyung'a mesaj atmıştım. Tek başıma koridorlarda gezmekten biraz kaçınmıştım. Hoseok Hyung dersten çıktığını ve hemen yanıma geleceğini söylemişti. O geldiğinde ise onunla beraber kantine inmiştik.
"Acıktın mı?" diye sordu Hoseok Hyung eşyalarını masaya koyarken. Etrafta gözlerimi gezdirirken baya kalabalık olduğunu görmüştüm.
"Hayır." dedim gerginlikle. Hoseok Hyung'a hissettirmemeye çalışıyordum aslında.
"Sabah bir şey yemeden çıktın Jimin, acıkmışsındır. Bir şeyler yiyeceğiz şimdi." çattığı kaşlarıyla bana bakıyordu. "Burada rahat değil misin?"
"Hayır, hayır iyiyim."
"Değilsin. Hadi kalk. Fen ve Edebiyat Fakültesinin kantinine gidelim. Tüm öğrencileri burada olduğuna göre orada kimse yoktur." diyerek gözlerimi devirmişti.
Hoseok Hyung beni de kolumdan tutup kaldırmıştı. Oflaya oflaya Fen ve Edebiyat fakültesinin kantinine gelmiştim. Gerçekten Hoseok Hyung'a tahminine tam uygun bir şekilde az kişi vardı. Ama yine de yarısı doluydu. Bizimki gibi büyük bir kantin olmadığı için herkes birbirini görür konumdaydı. Ama Fen ve Edebiyat beni tanımaz diye düşünüyordum. Bir masaya oturduğumuz da maskemi çeneme indirdim.
Hoseok Hyung cüzdanını alarak bizim için bir şeyler almaya gitmişti. Aklıma Yoongi gelmişti. Şu an onun fakültesindeydim. Onu uzun zamandan sonra ilk defa bizim kantinimizde Kihyun ile görüşüm gelmişti aklıma. Belki Kihyun istediği için bizim kantinimizde takılıyor olabilirlerdi. Yoongi şu an okulda mıydı acaba?
Hoseok Hyung elinde iki tostla geri gelmişti. Önüme meyve suyumu da koymuştu. Ona teşekkür ederek sessizce yemeğimi yemeye başladım. Hoseok Hyung yemek yerken konuşan biriydi. Zaten asla susmazdı. Konuşmayı severdi.
"Bizim sınıftaki bir çocuğu dövmeme az kaldı, Jimin-ah. Her lab dersimizde kadavra neyse çıplak elleriyle dokunuyor sonra da ellerini benim yüzüme sürüyor. Geçen hafta bağırsak kokuyordum ya, o gerizekalı yüzündendi. Yapma diyorum, yapıyor. Sanırım sonunda fiziksel şiddete başvuracağım."
"Böyle insanlar genellikle senden bir samimiyet almıştır Hyung, sert çıkış azıcık."
"Yapamıyorum ki ya ben insanlara öyle. Kaş çatıyorum sadece." ona güldüm. Hoseok Hyung doğal olarak çok tatlıydı ama sinirlendiği zamanı da iyi hatırlıyordum. Gerçekten fena oluyordu. Ve şu ana kadar sadece üç kere sinirlendiğini görmüştüm. Korkunç dakikalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To All The Boys I've Loved Before
Fanfiction[college au] yoonmin Dream, I will be there for your creation, Until the end of your life [09.01.2019-14.12.2021] ... filmden esinlenilmiştir.