(Acılı Aşk)
- Bartu -
Deniz, gözleri yaşlı yüzüme bakıp; "...Çok kıymetli, çok güzel bi şeysin, çok seviyorum seni!" dediği an kalbim duracak sandım, elim ayağım titredi. Bu akşam ikinci kez şaşırtıyordu beni. Önce sokak müzisyenleriyle çaldıkan sonra herkesin içinde şap diye yanağımdan öpüp boynuma sarılması, şimdi de bu sözler... Ah; bu sözler...
Soğuk yanakları yüzüme değip ferah kokusu burnuma dolduğunda, ne yapacağımı şaşırmıştım ama sonra hemen kollarımı bedenine dolamıştım. Şimdi ise oturduğum yerden fırlayıp ben onu kollarıma alıp sımsıkı sarılarak; gözyaşlarını silip yüzünü, alnını, saçlarını öpmemek için kendimi zor tutuyordum.
Kafasını Alex'in omzuna dayamıştı. O güzel başını kendi omzumda, göğsümde; ince narin bedenini kollarımın arasında hissetmek için neler vermezdim... Uzansam dokunabileceğim kadar yakın, sadece bir adım uzağımdaydı ama ben öylece bakmakla yetiniyordum. Baş başa olsaydık, belki cesaretimi toplayıp bir adım atabilirdim, ama şu an bu ortamda mümkün değildi.
Kerem'e bu akşam İrem konusunda verdiğim tavsiyeyi kendim de tutmalıydım. Sabırlı olmalıydım. Fakat içim kıpır kıpır, Deniz'e olan aşkım ise sabırsız ve taşkındı. Parmak uçlarıma kadar yanan bu ateşle, göğüs kafesimdeki bu gümbürtüyle, kendime hakim olmak gerçekten zordu.
Bu tuhaf durumdan kurtulmak için, gitarın tellerine dokunmaya başladım tekrar. Hem Deniz hem Alex, çingene flemenkosuna bayılmışlardı. Ben de bahaneyle nostalji yapmış oluyordum. Yıllardır çalmadığım şarkıları ve onları aslında ne kadar sevdiğimi hatırlıyordum.
Çocukluğumda, gitar kursundaki İspanyol hocam Fernando'nun öğrettiği bu şarkıların güzelliğini, içindeki aşkı ve ruhu asıl şimdi farkedebiliyordum; yeni yeni anlam kazanmaya başlamışlardı. Onları çalıp söylerken, eskiden olduğundan çok farklı şeyler hissediyor, çok farklı bir haz alıyordum.
Alex bir ara, "Ya Bartu, biz bu flemenko rifflerini kullansak ya? Muhteşem melodiler bunlar!" dedi.
"Nasıl yani, nasıl kullanıcaz ki?" diye sordum.
"Şu an bilmiyorum. Ama mesela grup olarak çaldığımız bazı şarkıların altyapılarına ekleyebiliriz. Dehşet bir sound yakalamış olmaz mıyız?"
Alex'in müzikal dehasına ve yaratıcılığına bir kez daha hayran olmuştum. Heyecanlanmıştım da. Çok iyi bir fikirdi.
"Kanka, harika olur ama ben hem elektro gitarı hem klasik gitarı nasıl aynı anda çalıcam şarkının içinde? Gitar tutacağı falan almamız gerekir. Alırız almasına da, o şekilde bile, klasik riffi çalarken elektro gitar susmak zorunda kalır; kopukluk olur..." dedim.
"Veya seçtiğimiz flemenko riffi önceden kaydedip, keyboarda yükleyebiliriz. Böylece sen elektroyu çalmayı bırakmadan, ben tek bi tuşa basarak o kısmı keyboarddan devreye sokabilirim?" diye cevapladı.
"Bak işte bu çok daha iyi bi fikir! Dönüşte bunu hemen yapalım. Oha heyecan yaptım! Ehuehueh" diyerek güldüm. Sonra da Deniz'e dönüp, "Sen ne dersin Deniz? Nasıl olur?" diye sordum.
Kaşlarını hafif kaldırıp başını iki yana sallayarak, "Olum siz ikiniz hakkaten acayip tiplersiniz... Ne diyim ki? Müthiş fikir bence de. Şu an burda enstrümanlar falan olsa, hemen yapalım derdim şahsen." dedi ve güldü.
Gülümseyerek, "Jéjé ve Kaan da sevicek bence bunu." dedim. Alex sırıtarak, "Biz burdayken, bi şarkı yüzünden birbirlerini öldürmedilerse tabii..." diyip kahkaha attı. Hepimiz birden gülmeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
| Aurore Boréale | BxB
RomanceTanrıların bana hediyesi alev saçlı, gök gözlü meleğim... Aurore boréale gibisin; benim kuzey ışıklarımsın. Tıpkı onlar gibi heybetli, dalga dalga, yeşil, mor, bazen kırmızı ve pembe... Zifir karanlığımın en kuzeyinde rengarenk beliriverdin bir anda...