(Bana gölgeler arasından konuşuyorsun)
- Deniz -
Fransa gezisindeyken konuştuğumuz gibi, döner dönmez Bartu'yla vakit buldukça bazen bizde, bazen onlarda buluşuyorduk ve bana gitar çalıştırıyordu. Şimdiye kadar ezberden çaldığım şarkıları notalarıyla çalmayı öğrettiği gibi hem yeni şarkılar hem de değişik teknikleri ve usülleri gösteriyordu.
İyi bir gitarist olduğu kadar çok iyi bir hocaydı da. Sakin ve sabırlıydı. Hiçbir detayı atlamıyordu. Mesela gösterdiği bir şeyi beceremediğimde, beni strese sokmadan gülerek ve sakince sıkılmadan defalarca gösteriyordu. Bazen yanıma yaklaşıp parmaklarımı gitarın sapında olması gereken perdelere kendisi yerleştirip "Şimdi bi daha baştan!" diyip beni seyrediyordu.
Acayip eğleniyorduk da bir yandan. Havadan sudan, müzikten, şarkılardan, gruplardan, gitarlardan konuşup bolca geyik şamata yapıyorduk. Müzikal bilgi ve birikimine her seferinde biraz daha hayran oluyordum. Öğretmen havasına girmeden ve sıkmadan, muhabbet arasında bana öyle şeyler anlatıyor, öyle şeyler öğretiyordu ki, onun yanında kendimi kara cahil ve küçücük hissediyordum. Yeteneği ve dostluğu ise zaten tartışılmazdı! Müthiş sempatik, zehir gibi zeki, samimi ve sıcaktı. Çok daha önceden tanışıyor olmamıza rağmen, esasen Fransa dönüşünden beri geçen şu bir iki ay içinde en yakın arkadaşım, kankam olmuştu.
Bu aslında bugüne kadar gerçekten tatmadığım bir şeydi. Yakın ve iyi anlaştığım arkadaşlarım olmuştu daha önce, hala da vardı fakat 'kanka' diyebileceğim biri olmamıştı hiçbir zaman. Alex hariç. Aslında o da sayılmazdı. Çünkü onunla başta kankalık zannetiğim şey aslında aşktı ve sonrasında ona göre ilerledi zaten.
Bartu'yla farklıydı. Onu seviyordum, değer veriyordum ve arkadaş olarak gerçekten bağlanmıştım ve sahiplenmiştim. Müzisyen olarak ise pek belli etmesem de aslında 'fanboy' derecesinde hayran olduğum biriydi. Ne zaman gitar çalsa veya müzikle ilgili konuşsa, ayran budalası gibi ağzının içine bakıyordum resmen.
Yalan yok, neden bilmiyorum ama arada bir onu cinsel olarak arzuladığım da olurdu. Bana bakışlarından, konuşurkenki mimiklerinden, gülümsemesinden, bana dokunuşlarından, sıcak teninden, alnına düşen dağınık uzun saçlarından, iki kulağındaki gümüş halka küpelerinden, gitar çalarken gözlerini kapatıp kafasını yukarı kaldırıp arada etli dudaklarını yalamasından, karizmatik duruşu ve aurasından, (Alex kadar olmasa da) kokusundan, yaydığı enerjiden çok etkileniyordum bazen ve içim gidiyordu. Üstüne atlayasım geliyordu.
Ama bu bir anlık azgınlık ve saman alevi gibi parlayıp sönen bir tutku, kısa bir yükselme anıydı hep. O anlarda bile aklıma hemen Alex geliyordu ve neden böyle hissettiğime anlam veremeyip suçluluk duyuyordum. Yere batası hormonlar!
Emin olduğum tek bir şey varsa, o da bedensel olarak bir anlığına birini arzulasam da it gibi sırılsıklam Alex'e aşıktım. Bir şekilde adı geçince bile hâlâ ilk günkü gibi kalp atışlarım hızlanıyor, heyecanlanıyordum. O benim her şeyim; istesem de başka birine aynı şekilde, aynı hisle dokunamam. Bunu çok iyi biliyordum...
Denk geldikçe Alex de katılırdı bize, esas o zaman şamata ve eğlence tavana vururdu. Müzikle alakalı sohbetlerini ve tartışmalarını kenardan can kulağıyla dinler, onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışırdım. O kadar bilgili, heyecanlı ve tutkuluydular ki, konuştukları şeyleri salyaların aka aka dinleyip hayran olmamak mümkün değildi. İkisini iki koluma alıp sıkı sıkı sarılıp öpesim gelirdi bazen.
Mesela bir şarkı üzerine tartışırken Bartu şarkının bir kısmını gitarla çalarak argüman üretirdi. Alex de ezbere bildiği notasyondan örneklerle, satır aralarındaki teknik detaylara vurgu yaparak karşı argümanı savunurdu. Ben onlar gibi müzik eğitimi almadığım için neden bahsettiklerini her zaman anlayamazdım. Çünkü konuştukları dil ve jargon bir yerden sonra çok daha teknik ve teorik bir şeye dönüşürdü. Ama bu iki müthiş müzisyenden ne kaparsam kârdır diye düşünüp her kelimelerini kafama yazardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
| Aurore Boréale | BxB
RomanceTanrıların bana hediyesi alev saçlı, gök gözlü meleğim... Aurore boréale gibisin; benim kuzey ışıklarımsın. Tıpkı onlar gibi heybetli, dalga dalga, yeşil, mor, bazen kırmızı ve pembe... Zifir karanlığımın en kuzeyinde rengarenk beliriverdin bir anda...