4. Bölüm /Dönüm Noktası

1.7K 270 320
                                    

     Fotoğraf; Lana Adams ( tabi siz kendi karakterinizi hayal edebilirsiniz)
—————————————————————////

Sabaha karşı bölmemize girdiğimde, uykuya bile dalamayacak kadar yorgun hissediyordum kendimi. Annem ve babam uyumuştu. Onları uyandırmamak için parmak uçlarımda yürüyerek dolaba gittim. Tayt ve bol bir t-shirt giydikten sonra yatağıma yürüdüm.

   Babam inşaat ve yenileme bölümünde görevliydi. Çok fazla yoruluyordu. Mesaiye kalmadığım akşamlar, ailemle bölmemizdeki masada otururken, ilk uyuyakalan hep babam oluyordu.

   Annem okulda çalışıyordu. Planlama testine girene kadar, her şeyi öğrendiğimiz, bütün sıradan çocukların gitmek zorunda olduğu bir yerdi okul. Yemek yapmaktan dikiş dikmeye, hayvancılıktan botaniğe kadar, mesleklerle ilgili temel bilgileri alıyorduk. Daha sonra teste girerek, yeteneğimize göre işlere yerleştiriliyorduk.

   Bölmenin içinde biraz dolandıktan sonra yatağıma oturdum. Karnım bir kedi gibi mırıldamaya başlayınca, dün Simon'un getirdiği pastadan hiç ayırmadığım için kendime söylendim. Yemek saatleri bütün sıradanlar için belliydi ve herkesle beraber yemekhanede yiyorduk. Eğer işimiz uzarsa ve yemeği kaçırırsak o öğün aç kalıyorduk. Porsiyonlar çok küçük olduğu için bir kısmını ayırma gibi bir durum da olmuyordu.

Yatağa uzanıp, gözlerimi küçük bölmemizin tavanına diktim. Eşit büyüklükte, gri plakalar yan yana sıralanmış, aralarından led ışıklar geçiyordu. Tabi şimdi ledler sönüktü çünkü bölmelerin elektriği çoktan kesilmişti. Akşam belli bir saatten sonra bütün bölmelerin elektriği kesilirdi. Bölmelerde pencere yoktu, tek ışık kaynağı koridordan gelen, loş aydınlıktı. Bunu sağlamak için de kapıların alt kısmına buzlu camdan bir plaka koymuşlardı.

Sıkıntıyla yatakta döndüm durdum. Kafamdaki düşüncüler yüzünden uykuya dalamıyordum.

    "Uyumaya çalış bebeğim. Birkaç saat sonra tekrar işe gideceksin."

     Sessizlikte, birden annemin sesini duyunca sıçradım ve yataktan doğruldum.

    " Seni uyandırdım mı anne? Çok üzgünüm."

    "Hayır canım, zaten seni bekliyordum. Bu akşamın senin için çok önemli olduğunu biliyorum. Nasıl geçti? "

     Annemin yatağıyla benimki arasında ince bir paravan vardı. Annem yatağından kalkıp, benim ayak ucuma oturunca ben de kalkıp başımı kucağına koydum.

     "Karl ölmüş anne. Onun yerine başka bir Elit verdiler projeye. Başta projeyi onaylamasa da, sonradan destek oldu. O da bu saate kadar bizimleydi ve elinden geleni yaptı. İyi birine benziyor." Dedim son cümleyi ağzımda geveleyerek.

   Annem huzursuzca kıpırdandı. Başımın altından dizini çekerek ayağa kalktı. Paravanın ardında kaybolmadan önce dönüp bana baktı. Zayıf yüzü, birden fazla duyguyla gölgelenmişti. Bakışlarında öfke, kırgınlık ve biraz da pişmanlık vardı.

   "Elitlerin iyisi olmaz Lana. Onlarla biz asla dost olamayız. Bunu sakın aklından çıkarma."

    Çıkarmazdım. Uykuya yenik düşerken aklımda kalan son sözler buydu.

     Onlarla biz asla dost olamayız.

—————————————-

    "Lana uyan, geç kalıyorsun."

     Babamın sesini duyduğumda sanki uyuyalı daha bir dakika olmuş gibiydi. Saatime baktığımda çığlık atarak yataktan fırladım.

    "Annen işe gitti bile. Ben de çıkıyorum. Yarın Mobilium meclisi yayınından sonra serbest zamanda ailece vakit geçiririz ve sen projeni anlatırsın." Babam saçlarımın tepesinden öperek bölmeden çıktı.

   Mobilium meclisi topluluğumuzun yönetiminden sorumlu meclisti. Çoğunluğu Elitlerden oluşuyordu. Sadece birkaç tane üst düzey sıradanın mecliste bulunmasına izin verilmişti. Böylelikle bizimle ilgili düzeni sağlamada daha başarılı oluyorlardı. Meclisi yöneten ve en son söz hakkına sahip olan kişi Başelitti.

   Yayınlarla ilgili tek iyi şey, sonrasında serbest zaman verilmesiydi. Yani o gün çalışmıyorduk, bir nevi tatil yapıyorduk. Sıradanlara ayrılmış kapalı ve açık alanlar vardı. Yayın günlerinden sonra herkes oralarda toplanır, aileleriyle ve arkadaşlarıyla vakit geçirirdi.

    Mühendislik binasına vardığımda on dakika geç kalmıştım. Neyse ki Nelson ve Kent böyle şeyleri sorun etmez, beni idare ederlerdi.

Tabi orda başka biri daha olmasaydı.

Lanet olsun.

    Chad'in gözleri üzerimdeyken, terden alnıma yapışmış kahküllerimle, soluk soluğa ilerledim.

    "Biz de sizi merak etmeye başlamıştık Bayan Adams. Dün bahsettiğimiz risklerden korkup kaçtığınızı sandım."

    "Projeyle ilgili içimde en küçük bir şüphe olmadığı için kaçmama gerek yok Bay Shaw. Zaten olsaydı da kaçmazdım. Zira kaçacak bir yer yok."

   Chad'in dudaklarının kenarı kıvrıldı. Benimle alay ediyordu. Annem haklıydı. Elitlerin iyisi olmazdı. Hepsi aynıydı.

    "Bayan Adams, hazırsanız son testi yapabiliriz. Öğleden sonra meclisten iki kişi gelecek, projeyi onlara da sunmanızı istiyorum."

   Duyduğum şey karşısında korkudan karnıma ağrı girdi. Bu sadece bir defalık bir şanstı. Eğer sıkıntı çıkarsa, proje bir daha şans verilmemek üzere çöpe giderdi. O yüzden gerçekten çok iyi hazırlanmalıydım.

   " Meclise sunum yapmaya hazır değilim. Henüz yeterince test bile yapmadık. Çok erken."

   "Bence ertelemenin anlamı yok. Bölmeleriniz daha fazla elektriksiz kalmasın. Ayrıca dün de söylemiştim, ben size inanıyorum Bayan Adams."

   Cesaretimi toplayıp gözlerinin içine baktım. Dünkü fırtına bulutları dağılmış, şimdi sanki akışkan bir civa gibi parlıyordu gri gözleri. Yüzüne bakabildiğim için diğer özelliklerini de incelemeye başladım. Hafif kemikli, sert bir yüzü vardı. Turuncu saçları ve burnunun üstündeki çiller ifadesini yumuşatıyordu. Burnu bir heykeltraşın elinden çıkmışçasına düzgündü. Ben izlerken dolgun dudakları konuşacakmış gibi aralandı. Sonra vazgeçerek dudaklarını sımsıkı bastırdı.

    "Lana, hazırsan son teste başlayalım. Böylelikle sunuma çalışmak için vaktin kalır."

   Kent yanıma gelmiş, elini omzuma koymuştu. Benden üç yaş büyüktü. İşe ilk başladığım günler, benim için mesaiye kalmış, bildiği herşeyi öğretmişti bana. Ne zaman ihtiyacım olsa yardım ediyordu ve her zaman güler yüzlüydü.

   Kent'e gülümseyerek Chad'e doğru döndüm.

   "Siz de hazırsanız, başlayabiliriz Bay Shaw."

    Cihazın son kontrollerini yapıp, yazılımı çalıştırdım. Kubbe prototipini makineye bağladım. Bütün benliğimle işe yaramasını umuyordum. Chad'e işaret verince ellerini cihazın üzerine koydu. Gözlerini kapadığında elinden kıvılcımlar çıktı. Güç kazanı gürültüyle titremeye başladı.

   Elitlerin farklı özellikleri vardı. En nadir olanı elektriği kontrol etmeleriydi. Chad de onlardan biriydi. Vücudunda elektriği üretip, aktarabiliyordu.

    Filtreler aktif olmuştu. Kirli havayı çeken cihazın vakum sesi odayı doldurmuştu.

    Chad ile göz göze geldim. Başarmanın verdiği rahatlıkla ona gülümsedim. Bir an Chad'in ışık saçtığını düşündüm. Daha sonra ışık büyüdü ve her şeyi yuttu.

   Son hatırladığım şey, Chad bana doğru koşarken, bütün vücudumdaki sinir uçlarında hissettiğim ani yanma ve keskin acıydı.

———————————————————————-
Oylamayı unutmayın lütfen 🙏🏻❤️ Teşekkürler

DÖNÜŞÜM SERİSİ 1 / SIRADAN (TAMAMLANDI) #Watty2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin