Chris bana güvenmişti, neden yaptığını bilmese bile bana yardım etmiş, kendi canını yakmıştı. Ona en azından nedenini söylemeliydim. Dün gece sana olan sevgimden bir daha şüphe etmeyeceksin demişti ve haklı çıktı. Kim ne derse desin ben de ona güveniyordum.
Nasıl olduğunu görmem gerekiyordu. Bu akşam konuşmamız gereken şeyler vardı, eğer Maya ile karşılaşmasaydım o şuan sağlıklı olacaktı ve duvarda diğer merak ettiğim soruların cevabını alıyor olacaktım. Yine de hala bunları öğrenmek istiyordum. Revire yanına gitmem gerekiyordu.
Duvardan uzaklaşırken kafamdaki düşüncelere öyle dalmıştım ki arkamdan yaklaşanları farketmedim. Bir anda her yer karardı. Biri kafama bir şey geçirmişti, hiçbir şey göremiyordum. Başka biri bir eliyle ağzımı kapatıp diğeriyle de kollarımı arkada birleştirerek sıkıca tuttu. Ne kadar çırpınırsam çırpınayım kurtulamıyordum, çok güçlüydü, fazla güçlü.
Sonra kulağımın hemen yanında biri konuşmaya başladı. Bu sesin sahibini biliyordum. Korkudan kalbim öyle hızlı atmaya başladı ki kulaklarımda kendi kalp atışımı duyabiliyordum.
"Seni izliyordum. Neler yaptığını ve yapabileceğini biliyorum. Bize yardım edeceksin."
Söylediği şeyler daha da çırpınmama neden oldu. Faydası olmadığını bilsem de ayaklarımla arkamdaki kişiye tekme atıp elinden kurtulmaya çalışıyordum ama sadece yorulmama neden oluyordu. Kurtulamayacağımı anladığımda enerjimi daha sonraya saklamak adına hareketsiz kaldım. Bu ona cesaret verdi. Mia'nın babası Joseph'in ağzından alaycı bir kahkaha çıktı.
"Çabuk anlıyorsun, bu iyi. Bize zorluk çıkarmazsan kimse zarar görmez. Şimdi bizimle geliyorsun."
Beni arkamdan iterek yürümemi sağladı. Nereye gittiğimi göremiyordum, sadece onun talimatlarıyla adım atmaya devam ediyordum. Bana sonsuzluk gibi gelen bir süre boyunca yürüdük. Başka bir şey söylemedi, sadece onun ve kendimin nefes alış verişimi duyuyordum.
Sonunda durduk. Bir yerin üç kere yumruklanması ve ardından bir kapının açılırken çıkardığı ince gıcırtıyı duydum.
"Alex'e söyle yanına Dave'i de alarak mahzene gelsin."
"Tamam efendim."
Yine yürümeye devam ettik, sonra merdiven olduğunu anladığım bir yerden aşağı inmeye başladık. Önümü görmeden, düşmemeye çalışarak dikkatlice adım atıyordum ama Joseph beni öyle sıkı tutuyordu ki istesem de düşmeyi başaramazdım. Birkaç basamak daha indikten sonra yine birkaç adım ve sonra beni omzumdan bastırarak sert bir zemine oturttu.
Gözlerim hala kapalıydı, ayak sesleri çevremde dolanıyordu, birkaç çekmecenin açılıp kapandığını duydum.
Sonra birkaç ayak sesi daha katıldı. Bir tanesinin bana yaklaştığını duydum, sonra gözümdeki örtü açıldı. Ani gelen ışıkla gözlerim acıyınca kapatmak zorunda kaldım. Gözlerimi kısarak çevremdeki insanları görmeye çalışıyordum. Işık eskisi kadar rahatsız etmemeye başlayınca bana bakan üç kişiyi farkettim. Mia'nın babasını zaten sesinden tanımıştım, diğer iki kişiyi daha önce hiç görmemiştim. Yüzlerini incelerken üçüncü kişiye baktığımda şaşkınlıkla nefesimi tuttum. Gözleri Chris ve Joseph gibi iki farklı renkti. Demek o da delilerdendi.
Korku bütün bedenimi ele geçirse de belli etmemeye çalışıyordum. Joseph bir konuda onlara yardım edeceğimi söylemişti. Yüzüne öfkeyle baktım. Onlara asla yardım etmeyecektim. Bana ne yaparlarsa yapsınlar onların planladıkları her neyse ona asla destek olmayacaktım. Babam onlar yüzünden ölmüştü. Nefret damarlarımda dolaşıp sıcak bir ateş gibi geçtiği yeri yakıyordu. Gözlerimi dikmiş hala Joseph'e bakıyordum ve o da bana bakıyordu. Sonunda duruma tezat oluşturacak şekilde sakince konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜŞÜM SERİSİ 1 / SIRADAN (TAMAMLANDI) #Watty2020
FantasiLana Adams Sıradan'lardan biriydi. Yeni kurulan bir dünyada doğmuştu. Bu yeni dünya Elitler denilen, özel güçleri olan insanlar tarafından yönetilen , Sıradanların ise çalışmak zorunda olduğu bir yerdi. Lana kendiyle ilgili büyük bir sırrı ke...