Bir cumartesi günü daha kapıya dayanmış, günün ilk ışıklarıyla bir çocuğun parmak uçlarında yürüyüşündeki heyecanla odamdan içeriye usulca süzülüvermişti. Bugün Uğur ile ilk özel dersimize başlayacaktık. Olmam gerektiği gibi temkinli olup ona güvenmesem de bir şeyleri kendim için yapmalıydım.
İnsan güvenebileceği birilerinin olmasını istiyordu, yanında yorulduğunu hissettiğinde sırtını yaslayabileceğin birinin olduğunu bilmek güven veriyordu. Oysa şimdilerde bu duyguya ne çok uzaktim. Son baharın sert rüzgarlarına karşı çıplak kalan bir ağacın son yaprağı gibi hissediyordum kendimi. Pes etmek istemiyor, olduğum yerden ayrılmak istemiyordum lakin benim yok oluşumun arından geçecek çetin kışın sonunda açacak güzel çiçeklerden de haberim yoktu.
Bugün öğleden sonra saat birde Uğur ile buluşacaktık. Önce ders çalışacak sonrasında birkaç saatlik evlere dağılıp akşam tekrar buluşacaktık. Çünkü bugün ajansın 50. kuruluş yıldönümüydü ve herkese tatil ilan edilmişti. Kutlamaya gitmeyip evde balkon sefası yapma düşüncesinde olsam da Uğur beni götürmeye bir hayli hevesli görünüyordu. Üstelik Zehra Hanım'ın eğer gitmezsem beni kara listesine alacağını da söyleyince gözüm biraz korkmuş, paşa paşa gitme kararı almıştım.
Uyuşukça kalktığım yatağımı üstünkörü toparladım, ne de olsa Uğur ile buluşana kadar elbet yatağıma bir kez daha uğrayacaktım. Parkelere, duvarlara, eşyalara ulaşmak için perdelerle tatlı sert bir kavgaya giren güneş ışınlarını tüm perdeleri açarak serbest bıraktım. Odaya düşen herbir güneş ışını yeni birer umut tanesi olup usulca yüreğimde filizlendi. Geceyi haddinden fazla seviyor oluşum gündüzlere ,gün ışığına, olan sevdamın önüne geçemiyordu belki de.
Görevini layıkıyla yerine getiren doğal gazım sayesinde şortlu pijamamla evin içinde bir oraya bir buraya salınıyordum. Önce mutfaktaki küçük televizyonu açtım, yalnızlığı seviyor olsam da bir şeylerin varlığını bilmeye sesini duymaya hala ihtiyacım vardı. Mutfak tezgahının altından çıkardığım patatesleri soyarken büyük bir gürültü oluverdi. Öylesine dalmıştım ki patatesleri soymaya bıçak ne olduğu anlayamadan elimi sıyırdı geçti. Birkaç saniye arayla aynı gürültüyle dış kapı tekrar çalındı. Kalbim gümbür gümbür atıyorken heyecandan kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım. Sağlam olan elimde bıçakla beraber usulca kapıya yaklaştım. Hem delicesine korkuyor hem de kapımı kimin bu kadar şiddetli bir şekilde çaldığını merak ediyordum. Delikten hiçbir şey göremiyor oluşum merakımı arttırırken kapı üçüncü kez aynı şiddetle çaldı. Birkaç nefes egzersizi yapıp sakinleşmeyi denedim. Hadi kızım Toprak cesaretini topla. Kapıyı açmak ve açmamak arasında kaldım derken bıçağı iyice sıkı tutup kapıyı hızlıca açtım.
Kapı öylesine güçlüce itildi ki bu güçle beraber sırtım duvara yapıştı, elimdeki bıçak koridorun sonuna doğru yolculuğa çıktı. Kalbim korkudan gümbür gümbür atıyorken yabancı bir adam eve girdiği gibi hızlıca kapıyı kilitledi. Duvardan güç alarak ayağa kalktım. Çevremde kendimi korumaya yetecek tek bir cisim dahi bulamamak cesaretimi kırdı. Yabancı alnını dış kapıya yaslamış gözleri kapalı bir şekilde hızlı hızlı soluk alıp veriyordu.
Oldukça uzun, boylu yapılı, yirmilerinin ortasında bir adamdı. Saçları öylesine gür ve öylesine güzeldi ki bu güzellikten etkilenen güneş ışınları tek bir saç teline dahi değmemiş gibi sim siyahtı. Kısa bir an için uzun kirpiklerinin çevrelediği uçsuz bucaksız okyanusları andıran gözlerini araladı lakin bu durum çok uzun sürmedi. Erkeksi, kirli sakallı kemikli bir yüze sahipti. Yüzüne yakışacak bir orana sahip olan etli dudakları iyi bir ressamın elinden çıkan kusursuz bir tablosunu andırıyordu. Üzerinde lacivert bir takım elbise ve siyah uzun bir palto vardı. Bu haliyle moda dergilerinden fırlamış adamlara benziyordu. İlk şoku atlattığımda omuzlarımı dikleştirerek dudaklarımı araladım. Bu hareketkmi farketmiş olacak ki çevik bir hareketle büyük elini ağzıma kapattı. Geri çekilmek için debelenirken apartmanın içinden paldır küldür birkaç ses geldi. Debelenmeyi bıraktığımda gözlerimi gözleriyle buluşturdum. Korktugumu anlamasın diye omuzlarımı dikleştiriyor, yığılıp kalmamak için de tırnaklarımı etime saplıyordum. Apartmandaki gürültünün kesildiğini elini dudaklarımın üzerinden çekip eve ilk girdiği yere ,kapının önüne, geri dönüp alnını duvara yasladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT RUHLAR
ChickLitAnnesini hiç görmeden, anne sevgisini hiç tatmadan sadece babasının ve akrabalarının sevgisiyle büyüyen bir kız çocuğu mutlu olabilir mi?. Mutluluğu seçip babasına tutunduğu anda babası da ellerinin arasından kayıp giderse ne olur?. Zaten annesinin...