Son birkaç saattir yaptığım tek eylem oturduğum tekli koltukta bir sağa, bir sola dönmekti. Efkan odadan telefon konuşması yapmak için çıktığından beri yan odada duruyordu. Yanına gitmeye çekiniyordum kaldı ki gitsem de diyebileceğim hiçbir şey yoktu. Üzerimdeki kısacık elbiseyi battaniye sayesinde kamufile etmiş koltukta cenin pozisyonu almıştım.
Gökyüzü kızıl renge bürünmüş, bir annenin bebeğini doğum sürecinde yaşadığı acı sonrasında hissettiği umutla her bir ışık huzmesi bulutların arasından yer yüzüne süzülmeye başlamıştı. Hava bugün kapalı olacağa benziyordu. İstediğim şey bir an evvel evime gitmek ve tüm bu olanları etraflıca düşünmekti. Ya Efkan bana yalan söylemişse her şey hakkında, ya bana zarar vermek gibi kötü bir amacı varsa ve bunu yavaşça yapmayı amaçlıyorsa, her şey bir tesadüften ibaret değilse?. Zihnime hücum eden düşünceler daha fazla düşünmeye devam edersem bana kafayı yedirtecekti. Bu sebepten ötürü oturduğum veya yattığım koltuktan kalkıp birkaç esneme hareketi yaptım. Bir bardak su içersem daha iyi olacaktım.
Mutfağa gitmek üzere odadan çıktığımda battaniyenin altında sıcacık olan bedenim titremeye başlamıştı. Ev şu an benim için oldukça soğuk bir durumdaydı. Titreyen ellerime olabilidiğince mukayyet olup bir bardak suyu köşedeki taburenin üzerinde içtim. Umarım böyle bir ortamdan hasta olmadan ve gitmeyi başarabilirdim. Saatlerdir stres altında olmam, tüm gün boyunca yalnızca küçük bir ekmek arası yememle birleşip mideme bir savaş açmış gibiydi ve muhtemelen de reflü ilacımı içmeden de kendime gelemeyecektim. Derin nefesler eşliğinde karanlık koridora çıktığımda şiddetli bir çarpışma ile karşı karşıya kaldım. Zaten halsiz olan vücudum bu darbeyle beraber yerle bir oldu.
"Kolum!." Ters bir şekilde kolumun üzerine düştüğümde acıdan dolayı gözlerimin karardığını hissettim.
"Toprak, Toprak iyi misin?. Gözlerini aç haydi." Efkan'ın sesi derinlerden geliyordu ve benim yapabildiğim tek şey inleyebilmekti.
"Kolum, koluma bir şey oldu." Sol gözümden akıp giden yaşla beraber araladım gözlerimi. Kolum kırılmışcasına ağrıyordu. Ağrı saniyeler geçtikçe şiddetini arttıyor, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Ayağa kalkabilecek misin?." Görüş açım birçok renkli cisimle doluyken Efkan'ın yüz hatlarını bile rahatça göremiyordum.
"Hayır, gözlerim kararıyor. Sen kaldır beni sana yaslanarak yürüyebilirim. Lütfen koluma dikkat et çok acıyor." Bir kolunu ensemin altından, diğer kolunu bacaklarımın altından geçiren Efkan'a itiraz etmeye dahi mecalim olmadığı için hiçbir şey söyleyemedim. Gittikçe şiddetlenen ağrı gözlerimden dökülen yaşların sayısını arttıyordu. Ben bu sahneyi daha önce çocukluğumda da yaşamıştım fakat o zaman yanımda babam vardı ve işler daha babam yanımdayken daha kolay ilerliyordu.
"Efkan daha öncesinde kırılmış olan kolumun üzerine düştüm. Kemiklerim çok hassastır muhtemelen kırılmıştır. Lütfen beni hastaneye götür."
"Şişt sakin ol ben halledebilirim şu an mesleğimi yapmıyor olsam da ben doktorum. Eğer çok ciddi bir durum olursa söz veriyorum seni hastaneye götüreceğim." Şöminenin önüne serilmiş minderlerin üzerine beni bıraktıktan sonra alnıma birikmiş ter damlacıklarını elinin tersiyle sildi.
"Banyodan ilk yardım malzemelerini alıp geleceğim dayanmaya çalış lütfen." Acı eşiği oldukça düşük olan benim için bu acıya katlanmak oldukça zordu. Gözlerimi açabildiğim kadarıyla koluma baktım. Çoktan şişmeye başlamış ve kızarmıştı. Tek temennim kırılmamış olmasıydı.
"Toprak şimdi ne olduğunu anlamak için elimle kolunu kontrol edeceğim biraz acıyacak olabildiğince yavaş ve nazik davranmaya çalışacağım." Efkan'ın yardımıyla yattığım yerde dikleşerek oturdum.
"Başlıyorum." Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak onay verdim. Önce bileğimin üzerine hafifçe baskı uyguladı. Bileğimi sağa sola doğru hareket ettirdiğinde bu acıya daha fazla dayanamadım.
"Ah canım çok yanıyor."
"Sakin ol çıkığa benziyor biraz daha baktıktan sonra eğer çıkıksa yerine geri oturtacağım. Canın şimdikinden biraz daha fazla yanacak ama dayanman gerekiyor. Sonrasında sana ağrı kesici kremler sürüp ilaç içireceğim. Uyuyup uyandıktan sonra daha iyi olacaksın." Gözlerim kapalı başımı bilinçsizce salladım. Ne olduğunu anlamadığım oldukça acı veren birkaç hareket uyguladı bileğime.
"Bileğin iki yerden çıkmış dayanabilecek misin?." Gözlerimin içine endişe ve şefkatle bakıyordu tıpkı babam gibi...
"Lütfen bir an önce yap ve bitsin."
"Eğer canın çok acırsa bacağımı sıkabilir ya da bağırabilirsin."
🔥🔥🔥
Gözlerimi araladığımda çift kişilik sıcak bir yatakta yatıyordum. Kolumun ağrısı dün geceye nazaran daha hafifti. Kolumdaki siyah atel uyguladığı baskı yüzünden kaşındırsa da Efkan bu şekilde daha kolay iyileşeceğimi söylemişti. Birkaç dakika boyunca öylece tavanı izledim. Gitmek istiyordum ama gitmeye ne ruhen ne de fiziken hazır değildim. İtiraf etmek zor olsa da Efkan tıpkı babam gibiydi ve onu bir daha görmeyecek olma düşüncesi saçma bir şekilde beni korkutuyordu. Aldığım birkaç derin nefesle beraber koluma dikkat ederek yataktan oturur pozisyona geçtim. Birkaç saat sonra muhtemelen bir daha Efkan'ı göremeyecektim. Geri döndüğümde açıklama yapmak zorunda kalacağımı bildiğim için şimdiden kafamda türlü senaryolar kuruyordum.
Mesela Uğur'a "Yakın bir arkadaşım apar topar çok hasta olduğunu söyleyerek acil bir şekilde beni yanına çağırdı. E hal böyle olunca ben de hemen gittim yanıma da şarj aletimi almamışım ve onun şarj aleti de benim telefonuma uymayınca telefonumu açamadım. O gece seni ekmek zorunda kaldığım ve doğru düzgün bir açıklama yapamadığım için özür dilerim." Ah tam bir hayal kırıklığıydım. Bu söylediğim yalan beş yaşındaki çocuk bile inanmazdı ki.
"O gece bir arkadaşım kaza yapmış ben de yanına hastaneye giderken ufak bir araba kazası geçirdim ve bu yüzden de bileğim iki yerden çıktı. Sonrasında kazada telefonum kayboldu ama neyse ki bu sabah emniyetten arkadaşımı arayarak telefonumu bulduklarını söylediler." Sanırım bu da pek inandırıcı olmasa da üstüne biraz daha düşündükten sonra Uğur'a söyleyebileceğim bir yalandı. Yalan söylemek benim için oldukça zor ve berbat bir histi. Beni asıl korkutan şey Zehra hanıma açıklama yapmak zorunda kalmaktı. O geceki kokteyle katılamadığım için muhtemelen beni saatlerce azarlayacak ve üzerime bir yığın iş yıkacaktı. Tabi doktordan alacağım birkaç günlük rapor tüm bu olanları biraz da olsa ertelememe yardımcı olacaktı.
Odadan en nihayetinde çıkmayı başarıp mutfağa girdiğimde henüz Efkan'ı görmemiştim. Yüksek ihtimalle oturma odasında uyuyor veya oturuyordu. Büyük bir bardak suyu içtikten sonra derin nefesler alarak oturma odasına girdim. Fakat oturma odasında Efkan yoktu. Hemen çaprazımda olan banyonun kapısına Efkan'ın orada olmasını umut ederek birkaç kez tıkladım fakat ses gelmeyince bedenimi şiddetli bir panik dalgası sardı. Beni burada bırakıp gitmiş olamazdı değil mi?.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT RUHLAR
ChickLitAnnesini hiç görmeden, anne sevgisini hiç tatmadan sadece babasının ve akrabalarının sevgisiyle büyüyen bir kız çocuğu mutlu olabilir mi?. Mutluluğu seçip babasına tutunduğu anda babası da ellerinin arasından kayıp giderse ne olur?. Zaten annesinin...