~🔥GR :BÖLÜM 14🔥~

462 40 17
                                    


Ocağın başına geçmiş iki kişilik türk kahvesi pişiyordum. Tüm bu olan bitene bir anlam veremesem de artık bünyeme alışkanlık etmiş olacak ki sakindim. Cezvenin içinde kaşığı önce sağa doğru, daha sonra sola doğru çevirip küçük girdaplar olusturdum kendime. Tıpkı hayatımın dahil olduğu girdaplar gibi ucu bıçağı görünmeden hızla cezvenin içinde döndü kahve. Birkaç asi kahve damlası cezveden dışarıya damladığında karıştırmayı bırakıp tezgaha yaslandım. Henüz kahvalti yapmamış olsam da zaten bu halde yapabileceğimi pek sanmıyordum.

Sessiz sakin bir yapısı vardı, en azından şu bir saat içerisinde öyleydi. Etkileyici yüz hatları ve nadir bulunan göz rengiyle yüzü görsel bir şöleni andırıyordu. O kadar yapılıydı ki neredeyse sandalyeye sığamamıştı. Evin ısısı ona da fazla gelmiş olacak ki yaklaşık on dakika önce ceketini ve cepkenini çıkarmış, gömleğinin kollarını katlamıştı. Yaklaşık yarım saat önce üzerime doğru düzgün bir şeyler giymiş ve tekrar mutfağa gelmiştim. Merakımı daha fazla içimde tutamayacağını hissettiğimde oldugum yerde kıpırdanmaya başladım.

"Benim hala bu işi aklım ermiyor. Yani senin peşinde kim var ve neden benim evime girdin?. Tamam buradaki kim otursa onun evine girecektim diyorsun ama sence de bu kadar tesadüf fazla değil mi?. Üstelik birkaç gün önce sen çakmağını düşürdüğünde karşılaşmıştık. Şimdi ise tesadüf eseri benim evime giriyorsun."

"Sadece tesadüf kurcalamaya değer bir olay değil." Hayır bu sadece tesadüften ibaret olamazdı. Çünkü bir tesadüf bu kadar gerçekçi hisler yaratamazdı kalbimde.

"Bir de seni sanki daha önceden tanıyormuş gibi hissediyorum. Yani gözlerine baktığımda geçmişten gelen bir tanıdık hissi veriyorsun bana ama seni tanımadığıma da eminim." Tanımadığım bir insanla gereğinden fazla konuşuyormuş gibi hissetsem de içimdeki duyguları bastırmam bir türlü mümkün olmuyordu.

"İnsan insana benzer." Daha klasik bir cevap olamazdı herhalde.

"Hep bu kadar kısa cevaplar mı verirsin?."
Pekçok sorum gibi bu soru da cevapsız kalmıştı.

"Şu işi biraz daha detay vererek anlatmaya ne dersin. Birkaç saat boyunca öylece duvarı izlemeyi düşünmüyorsundur umarım." Ifadesiz bakışlarının altında yatan anlam dolu kelimeleri okumayı diledim lakin yalnızca yüzüne bakıp kalmıştım.

"Aksine tam da öyle düşünüyorum." Vereceğim cevabı kafamda tartarken mutfak masasının üzerinde olan telefonum titreyerek çalmaya başladı. Telefonumu almak için yelteneceğim sırada benden önce davranıp telefonumu koca ellerinin arasına aldı ve aramayı reddetti.

"Telefonun bir süre bende dursa daha iyi olacak. Sana hiç belli olmaz." Az evvel yatışmış olan sinirlerim an itibariyle zirve yapmıştı.

"Saçmalama istersen telefonumu ver bana." Ocaktan gelen cızırtı sesiyle kahveleri fincanlara boşaldım ve çirkefliğime kaldığım yerden devam ettim.

"Bak Efkan seni evime almış olmam böyle şeyler yapabileceğin anlamına gelmiyor. Eğer seni polise teslim edecek olsaydım ya da aşağıdaki adamlara yerini söyleyecek olsaydım bunu çoktan yapardım öyle değil mi?. Şimdi eğer evimde biraz daha misafir olmak istiyorsan bana telefonumu vermelisin." Efkan sonunda sinirlenmiş olacak ki aldığı derin nefesler sonucu burun delikleri büyüyüp küçülmeye başladı. Tam o anda ne olduğu kavrayamadan beni tezgahla arasına sıkıştırdı. Ellerim havada öylece kalakaldım. Hiç bu kadar yakın temasa girdigim akrabalarım hariç kimse olmamıştı. Gözlerimi korkuyla gözleriyle birleştirdiğimde o gözlerde öyle ifadeler gördüm ki elim şortumun lastigindeki bıçağa gitti.

"Sana durumu izah etmeme rağmen saatlerdir sabrımı sınıyorsun. Senden tek istediğim sessiz sedasız şurada birkaç saat oturmak. Ayrıca şortuna sıkıştırdığın bıçağın görünmediğini sanıyorsan çok yanılıyorsun." Heyecandan ve korkudan terliyen avuç içlerimi penye tişörtümün üzerine sildim. Oysaki bıçağı güzelce kamufile ettiğimi düşünüyordum.

GİRİFT RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin