"Hocam ben şu kısmı anlamadım ?" Duru'nun sorduğu soru ile Fuat Bey bir tahtadaki soruya baktı, bir de kıza.
"Hiç şaşırmadım kızım," diyerek anlatamaya bile tenezzül etmeden diğer soruya geçmesiyle turuncu saçlı kız sinirle kalemini fırlattı.
"Triplere bak ya ! Çizicem arabasını çıkışta, onu istiyor."
Alara yanında söylenen arkadaşını takmadan uyumaya devam ederken arka sıralarında oturan Pınar, telefonundan kendisine istek atan Tuna'nın hesabını stalklıyordu.
İlk başta kabul etmemeyi düşünürken sonra vazgeçmiş ve arkadaş olabileceklerini inanarak onaylamıştı. Kendisi de geri takip yapmak için profiline girdiğinde ise şaşkındı. Kıvırcık saçlı çocuğun sörf yaparken resimleri oldukça ilgi çekici ve biraz da garip gelmişti Pınar'a.
Sonuçta Türklerin ata sporu sörf değildi ya ? Bu çocuk nereden öğrenmiş de böyle profesyonel olmuştu anlam veremedi.
Profilinde aşağı doğru inerken sarı saçlı bir kızla fotoğraf görmesiyle ona tıkladı. Tuna, yanında birkaç kere daha gördüğü öbür çocuk ve ortalarında oldukça güzel bir kız; yazlık festival alanında gibiydiler. Arkalarında konser alanı, ellerinde plastik bardaklardaki içecekleri ile fotoğraflarının çekildiğinden habersiz kendi aralarında eğleniyor gibi gözüküyordu.
Pınar üst kattaki sınıfında Tuna'nın profiline bakarken, aşağı kattaki sınıfta da Öykü İlker'inkine bakıyordu. Henüz takipleşmeseler de önerilen hesaplarda görünce merak edip bakmıştı.
Çok fazla fotoğrafı yoktu. Kendisini tek olduğu beş, geri kalanı hep parti, konser gibi alanlarda arkadaşlarıyla yedi civarı fotoğrafı vardı. En son attığı ise yazdan kalma, ikiziyleydi.
Bir evi andıran yerde, dudakları arasına sıkıştırdığı sigara ve kolunun altında İlke ile kameraya bakmış ama gülmemişti. Öykü dikkatli bir şekilde fotoğrafı İlker'in yüzüne doğru yaklaştırırken bir anda yanında oturan Zeynel heyecanla onu dürttü,
Ve evet, herkesin başına bir kere de olsa gelen yanlışlıkla beğenme olayını Öykü'de yaşadı.
"Ya ne yapıyorsun öküz !" Öykü hız bağırıp beğeniyi çektikten sonra oturduğu sınıfın aşırı sessizleştiğini fark etmesiyle başını kaldırdı.
Tüm sınıf ve biyoloji öğretmeni Didem Hanım ona kınayan bakışlarla bakıyorlardı.
"Çık dışarı Öykü !" Didem Hanım'ın sesi, sessizliği delip geçerken Öykü'nün gözleri kocaman oldu.
"Ama hocam-"
Didem Hanım yine borazan yutmuş gibi bağırdı, "Çık dedim !"
Öykü sinirle yerinden kalkarak, kendisine ıslak köpek bakışları atan arkadaşına kötü kötü bakıp doğruca sınıfın kapısına yöneldi. Bu onun ilk sınıftan atılışıydı ama son olacak gibi de durmuyordu.
Boş koridora çıktığı an telefonu tekrar açarak bir an hesabını kapatmayı düşündü. Acaba İlker'e bildirim gitmiş miydi ? Umarım gitmemiştir, diye mırıldandı.
Ne yapacağını bilemez halde herkesin derste olduğu okulda boş boş gezinirken henüz teneffüs olmasına daha yarım saat olduğundan yurtlara doğru yöneldi. Dün kafasını vurup bayılan İlke, bugün müdürün izniyle derslerden muaf edilmişti ve onun yanına gidip zil çalana kadar oyalanabilirdi.
Öykü uyuşuk adımlarla İlke'nin odasına çıkarken, İlke'de sıkıntıdan patlamak üzereydi. Sigara içmiş, kitap okumuş, saçma salak danslar etmişti ama hala saat sabahın on biriydi ve kızların yanına gelmesine çok vardı. Derslere girmek de istemiyordu, okuldan da kaçamıyordu. Sedanur Hanım olmadık zamanlarda gelip gidip kızı kontrol ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gençliğin Kıyısında
HumorGençliğin kıyısında, Hayatın köşesinde, Zamanın çok ilerisinde olan gençlerin hikayesi. Bir değişik lise savaşları işte.