İlke rahatsız bir şekilde mavi elbisenin, bebe model yakasını çekiştirirken ayağındaki aynı renk yumurta topuk ayakkabılara iğrenerek baktı.
En son ne zaman böyle giyinmişti bilmiyordu. Hayatında bir kere bile böyle giyinmediğine yemin edebilirdi fakat küçüklüğünden emin olamıyordu.
"İlke sıra sana gelmek üzere !" Sahne arkasından, elinde çizelgesi ile bir o yana, bir bu yana koşuşturan Buse'yi tutup bir güzel dövmek istemişti.
Bu istekle nasıl başa çıkabilirdi ?
"Üç...iki...bir ve Alice girer !"
İlke birden sırtından ittirilerek sahneye çıkarken, derin bir nefes alarak repliğine girecekti ki karşısındaki kedi kılığına girmiş girmiş Zeynel'i görmesiyle büyük bir kahkaha patlattı.
"Bu nedir ama ya ?" İlke gülüşlerinin arasında Zeynel'i süzerken, genç kız bozulmuş bir ifade ile üzerine baktı.
Tamam bir kediden çok, fantezi düşkünü bir kadına benziyordu. Üzerinde siyah, vücudunu tamamıyla saran bir tulum, kafasında kedi kulakları olan bir taç vardı. Ama asıl olay arkadaydı.
Poposundan sırtına doğru yükselen yer yer mor, yer yerse siyah tüyleri olan kuyruğu metal bir aparat ile desteklenerek havada duruyordu. Zeynel her yürüdüğünde sallaması da cabasıydı !
Kızların ilk provalarını izleyen Sedanur Hanım ise İlke'nin kahkahası ile sinirle bağırdı, "Kızım ne gülüyorsun ? Biraz profesyonel olsana !"
İlke kesin bir nefes alarak, işaret parmağı ile Zeynel'i gösterdi, "Ama hocam şunun bir tipine bakar mısınız ?"
Sadanur Hanım göz ucuyla Zeynel'e bakarken, içten içe komik olduğunu kabul etse de çaktırmadı.
Zeynel ise hevesle başladığı bu işte dalga konusu olmaya bir hayli içerlenmişti, "Böyle yapılacaksa ben oynamam ! Hem oyunculuk böyle bir şeydir bir kere. Sorgulanmaz, yapılır !"
Kedi rolündeki kız kollarını hızla göğsünde birleştirip sahne arkasına doğru yol alırken, kuyruğunun sallanmasıyla İlke güçlü bir kahkaha daha attı.
"Daha mart ayı gelmedi bebeğim, sallama kuyruğunu !"
Müdüre Sedanur, daha ilk provadan bu işin olmayacağını düşünerek alnını sıkıntıyla ovalarken, içeriden Buse çıktı.
"Kırmızı Kraliçe'den devam edelim, bu sahneyi sonra çalışırız. Öykü, gir !"
Buse'nin talimatı ile sahneye giren, daha doğrusu girmeye çalışan Öykü; büyük, kırmızı kabarık elbisenin eteklerini tutarak dar alandan geçmeye çalıştı ama eteği o kadar kabarıktı ki takılmıştı. Üstlelik oynadığı karakter gereği kafasını büyük olmak zorunda olduğundan saçları kabartılarak, saçma bir hale sokulmuştu. Hiç mutlu değildi ve sinirle homurdanmaya başladı.
"Bu ne dar bir yer ya ! Sıkıştım ben burada, çıkarın beni ! Hay ben senin..." diyerek küfürü basacakken okul müdürü ile göz göze gelmesiyle dudaklarını büzdü ve kapıda yana dönerek öyle çıktı.
İlke ise yine güldü gülecek bir halde, iki elini önünde birleştirmiş Öykü'nün sahneye girmesini bekliyordu.
Nihayet kendini sahneye atan Öykü, eteğini elleriyle düzeltti ve İlke'ye döndü. Ama ne dönmek ! Dönerken sahneyedeki hoparlörü de eteğiyle devirdi.
Öykü sinirden kıpkırmızı olmuş suratıyla, Kırmızı Kraliçe'liğin hakkını verirken sahnede yarattığı yıkımı önemsemeden elindeki kağıttan yazanları okudu, "Sen de kimsin böyle ? Ne arıyorsun benim şatomda ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gençliğin Kıyısında
ComédieGençliğin kıyısında, Hayatın köşesinde, Zamanın çok ilerisinde olan gençlerin hikayesi. Bir değişik lise savaşları işte.