Sevgili Günlük,
O gün yağmurluydu ve ben o yağmura aldırmadan bu izbe şehrin bilmediğim sokaklarında geziyordum. Hayır, onunla klişe bir filmin ilk sahnesinde tanışmadık, ne o köşede çarpıştık ne de toplayabilecek kağıtlar vardı elimde.
Sonra birden onu gördüm ya da gözüme takıldı ama onu izlemeye başladım. Garipti. Garipti ama bana benziyordu. Omuzları çöküktü, kulağında kulaklığı ve umursamaz adımlarıyla bir sağa bir sola yürüyordu.
Dedim ya benim gibiydi, sokakta ondan ve benden başka herkeste şemsiye vardı. Sahi bu insanlar hiçbir şeyin kıymetini bilmezdi ya da damlaların ruhlarını dinlerdirmelerini istemezlerdi.
Biliyor musun fark etti beni, yanımdan geçen onca insan umursamazken o yanıma geldi. Oturduğum bankın misafiri oldu ve kulaklıklarından birini çıkardı, bana uzattı. İlk defa o zaman gördüm acıların ev sahipliği yaptığı gözlerini. Gözleri siyahın en güzel tonundaydı, acı.
Kulaklığın ucunu aldığımda fark ettim ki aptalca bir aşk olmayacaktı bizimki. Sokakta çarpışarak başlamayacaktı mesela, o benim kağıtlarımı değil kırıklarımı toplayacaktı.
Ertesi gün belki yine karşılaşırız diye gittim oraya. Yağmur yoktu ama havanın matemini denizin yorgun dalgaları hissettiriyordu. O banka oturdum, biliyordum gelecekti. Hiç konuşmamamıza rağmen sanki ruhlarımız 'yine geleceğim' diye söz vermişti. Dediğim gibi de oldu, banktaki ağırlık artarken ona döndüm. Bu sefer kulaklığını uzatmamıştı ve ben de ilk defa arsızlık yaparak kulaklığı aldım, sonraki arsızlıklarımda yapacağım gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Kırık Kızı | Tamamlandı
Romance"Hava çok güzel değil mi Barış? Sanki elimi uzatsam gökyüzü elime dolacakmış gibi..." "Asıl gökyüzü senin içinde güzelim. Sadece hissetmen gerek." "Hissedemiyorum Barış." "O zaman sarılalım, kendi içindekini hissedemiyorsan benimkini hissedersin." K...