1.4

128 44 11
                                    

Acı...

Sonbahardaki ağaçların yaprak dökmesi kadar alışılmış, işlenmişti bedenime. Kurtulmaya çalıştığım bataklık içine son sürat çekerken beni, gökyüzünü izliyordum. Burada olsan gökle ilgili bir şeyler anlatırdın Barış, bense bildiğim halde ilk günki isteğimle dinlerdim seni.

O günden sonra her gün bankımıza gidiyordum. Fırtınalı günlerde içimdeki harmanlanmış duyguların çıkardığı esintiyi rüzgara katıyordum. Güneşli günlerde umudumu da havaya karıştırıp ışığın ruhumu dinlendirmesine izin veriyordum. Yağmurlu günlerde ise gözyaşlarım eşlik ediyordu gökyüzüne.

Bilmem beş bilmem altı gün sonra geldi yanıma. Usulca banka oturdu. Konuşmadık, konuşamazdık. Konuşulacak bir şey yoktu ki ortada. Sadece izledik birbirimizi, o ağlamaktan kızaran gözlerime bakıyordu ben dağınık saçlarına. Gözlerine kenetleyemezdim gözlerimi. Biliyordum, ağlardım ona tek bir bakışımla. Yaşadıklarımıza değil güzelliğine ağlardım.

Göz kapaklarıma asılı bir tabloydu yüzü. Kapattığımda hemen iniverirdi perdelerime. Boyası kurumamıştı henüz. Ne zaman gözümü kapatsam boyaları akardı göz pınarlarımdan.

Dedim ya, o kadar güzeldi ki... Bir delil isteseler Tanrı'nın varlığına, tereddüt etmeden onu gösterirdim. Adının dilimden dökülmesi içimdeki acının kabuk bağlayan yarasıyla oynar, kanatırdı. Daha derin yaralar açardı ruhumda. Merhemi ise yine adıydı.

"Sana geldim Didem, kabul edecek misin beni?"

"Her zaman kapım açık sana Barış. Ne kadar gidersen git kapatamam o kapıyı."

"Evimiz? Evimizden gidelim. Bulamasınlar bizi. Uzaklaşalım buralardan."

"Barış... Ben, seni seviyorum. Ancak ailene dönmelisin."

"Neden Didem, neden?"

"Olmaz bizden Barış. Yollarımız farklı. Ben sürekli düşüyorum, her yanım yara bere. Bu yol seni yıpratır."

"Seninleyken her şeye razıyım, izin ver ben de yanında geleyim. Kaldırayım yerden seni, yaralarını sarayım. Hatta... Evlenelim."

"Barış yapamayız. Bir ömür kaçamayız ya her şeyden. Elbet bir gün ayrılık yine bulur bizi."

"Her ayrılığın sonunda vuslat vardır Didem. Ayrılmayız diyemem ama vuslat için sana geri döneceğime söz veririm."

Sustuk. Ne o ne ben açtık ağzımızı. Bir kelime daha kurmadık zaten kurduğumuz cümleler birer bıçak darbesi olarak batmıştı ruhumuza. Acı akıyordu. Buram buram hüzün kokuyordu ruhlarımız.

"Kaçalım Barış. Her şeyden, kendimizden bile. Ne olacaksa olsun. Düşünmekten yoruldum."

"Yani şimdi sen kaçıracak mısın beni?" Sırıtmasına karşılık verip omzuna başımı yasladım.

"Kaçırmayayım mı?"

"Bir düşüneyim... Kaçır be, ne oluyorsa olsun!"

Böyleydi işte. Bir an melankoli bataklığında dibe çökerken bir an bir cümleyle bataklık kuruyor huzura kavuşuyorduk. Her şeye rağmen yan yanaydık. Batıyorsak birlikte batıyor çıkıyorsak birlikte çıkıyorduk.

"Nereye gideriz?"

"Güzel bir yere gidelim Barış, denizi olsun."

Denizi olsun ki, ölümüm onun elinden olsun. Denizi olsun ki, bir dalgasına karışıp can vereyim. Denizi olsun ki, bir dalgaya ayak uydurup yanına geleyim.

"Olur tabii. Biz isteyelim yeter ki, dört tarafımız dağlarla kaplı olsa bile deniz oluşturabiliriz."

"Küçük küçük balıklar da koyarız. Büyük koymayalım ama, küçük balıklar ölmesin."

Kafasını salladı ve beni tekrarladı, küçük balıklar ölmesin.

"Ege'ye gidelim diyorum. Ah ne de güzeldir bu mevsim."

"Gidelim Barış. Bu gece, trene binip uzaklaşalım buradan. Bu şehir beni boğuyor."

Kaçmıştık o gece. Her şeyden, ailesinden, kasvetli havası olan o şehirden, ufak tefek sorunlarımızdan. Her şeyden...

Ege'de bir şehre ayak bastığımızda ellerimizi sımsıkı birleştirdi Barış.

"Çatı katı olsun evimizin."

Olsun ki son kez gökyüzünü izleyeyim orada.

"Denize baksın."

"Barış, terası da olsun mu?"

"Olsun Didem. Yaz akşamları film izleriz."

Acı, bir süreliğine bizi görmezden gelecekti. Kısa bir süre. Sonrasında tamamen çekecekti bizi içine, bu kez çıkış olmayacaktı.

Kaçışımız son bulacak, o ev bir daha ikimizi birlikte göremeyecekti. Tek tek fotoğraflar düşecekti duvardan. Bulutlar bize ağlayacaktı, güneş bir daha açmayacaktı böyle güzel.

Evi tutup eşyaları aldığımızda her şeyimiz tamamdı. Mutluyduk, birlikteydik ve bunlar güzeldi.

Terasımızda her gece oturup bir şarkı açardık. Bir şeyler anlatırdık birbirimize, kahkahalarımız gecenin ıssızlığını bölerdi. Şimdi bütün kahkahalarımız gecenin neminde saklı, çıkmayacak o kuytudan. Gözümdeki her hatırayı yavaş yavaş geceye teslim ediyorum sevgilim. Kafanı kaldırıp baktığında beni hatırla diye. Beni unutma diye.

Acının Kırık Kızı | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin