1.0

145 50 1
                                    

Yine ben, merhaba,

Kafanı ağrıtıyorum son günlerde, farkındayım ama yaşam denilen bu acının bitmesi için benim de hikayenin sonuna gelmem gerek. Zaten bir süre sonra kafanı ağrıtabilecek bir ben olmayacağım.

"Didem."

"Efendim Barış'ım?"

"Barış'ın?" Başımı salladım ve yana eğdim.

"Barış'ım." Sustu, baktık öyle birbirimize.

"Ee, ne diyecektin sen?"

"Kafa mı bıraktın, unuttum." Yanına sokulup usulca öptüm.

Ani bir kararla ayağa kalktım ve odama ilerledim. "Bugün gramafonu tamir ettirsek? O yapılırken biraz gezeriz."

Üzerime elbisemi geçirerek odaya geri döndüm. "Vapura da bineriz değil mi?"

"Bineriz Didem."

"Bugün eski zaman kadınları gibi olmak istiyorum."

"O zaman bana da müjganından öpen bir delikanlı olmak düşer."

"Öp bakalım." O benim kirpiğime dudaklarını değdirdiğinde elimdeki bandanayı alıp ona uzattım.

"Bağla da geç kalmayalım."

"Daha önce hiç yapmadım, umarım canını acıtmam."

Sen bırak beni hiçbir şeyi acıtmazdın Barış. O gün giderken ilk defa acıttın canımı, son olmadı.

"Acımaz acımaz. Yaparsın."

"Oldu işte. Bu güzel hanımefendi bugün ilk önce nereye gitmek ister?"

"Bir açık hava sineması hiç de fena olmazdı."

"Öyle mi, gidelim bakalım."

"İyi de kaldı mı o sinemalardan?"

"Biz de kendi sinemamızı yaparız o zaman, gel bakalım."

Elimi tutup çekti beni. Kapıyı kapatarak apartmanı terk ettik.

"Barış! Gramafon?"

"Boş ver, başka bir zaman gideriz."

"Ya, ama ben şarkı dinlemek istiyordum."

"Sen benim sesimi sevmiyor musun? Ayıp oluyor ama Didem."

"Senin kadar sesini de seviyorum."

"Demek öyle, ne kadar seviyorsun?"

"Çok," başımı omzuna yasladım ve devam ettim. "Peki sen?"

"Kelimelere dökemeyecek kadar çok."

Barış, sevmezdi. Beni sevdiğine inandırmak da istemezdi. Bana söylerdi cümlelerini, zehirlerini bedenime akıtırdı ve susardı. Cümlelerinin sonunu ben tamamlardım. Yanlış tamamlamışım, beni sevdiğini sanmam hep bundanmış, yeni anladım.

Beni bir sokağa çekti. Kalabalık bir sokaktı. Koştuğumuz için hızlıca inip kalkan göğsüne baktım.

"O zaman bir şarkı söyleyeyim?"

"Söyle bakalım." Göğsüne başımı yasladı ve ellerimizi birleştirdi. 'Kalbindeki çalan şarkıyı duymak isterim' diyordu.

Ah Barış'ım. Sevdiğim ilk ve son erkek. Sevgimiz küçük değildi Barış'ım. Sen sevmezdin ama bendeki kırık kalp ikimizin yerine de severdi.

Radyoda bu şarkıya denk geldim geçenlerde. Aklıma o sokak geldi. Gittim ve saatlerce dolaştım sokakta. Bir başına bir sonuna yönelttim adımlarımı. Bir kaldırıma çöküp o dans ettiğimiz noktaya baktım. Yanımdan geçen insanlar yine umursamadı beni. Ben bir umut seni bekledim. Sen gelmedin. Oysaki gelirsin diye en sevdiğin elbisemi giymiştim.

O gece herkesin garip bakışlarına aldırmadan dans ettik, fonda Barış'ın sesi vardı. Gözlerimizi ayırmadık birbirimizden. Herkesten farklıydık. Kalabalıklar içinde yalnız görünen ama birbiri için herkes olan iki kişiydik.

Şimdi sormak istiyorum sana, sevdin mi beni Barış? Bir bakışınla bedenini bitap düşürdüğün bu kırık vücudu sevdin mi?

Barış, olur da bir gün dönersen, bunları okuduğunda geç olmasın olur mu? Sevdan beni öldürüyor ancak bir gelişine nefeslerimi heba edecek kadar da özletiyor.

Gel Barış, öyle bir gel ki bütün gelişleri unutayım. Öyle bir gel ki, benden hiç gitmemiş ol. Öyle bir gel ki hayat bulayım, damarlarımdan son kez aşk geçsin. Ah be Barış'ım. Yaşanmamış o kadar şey var ki aramızda...

Bir şiirin aynı mısrasında çekmedik mesela, bir kitabın sonunu yırtıp atamadık, kendi hayatlarımızı yazamadık, sokakta bağırmadık mesela. Kavgalar edip etrafa küfürler savuramadık. Hiçkimsenin yanında görülmedik birlikte. Hiç aynı yağmurun altında ıslanmadık.

Öyle bir gel ki Barış, tüm bunları unutayım. Gelişin kalsın zihnimde. Birlikte ölelim, aşk zehrinden içip parmağımızın ucundaki panzehiri bulamamış gibi yapalım, bahanemiz olsun. Öyle bir gel ki Barış, ölmek adlı eylemi birbirimize bakarken yaşayalım.

Acının Kırık Kızı | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin