1.3

139 50 5
                                    

Öncelikle senden özür dilemek istiyorum Deryâdil, sayfalarını ıslatacağım az sonra. Belki de mürekkebi dağıtır damlalarım, bilmiyorum.

İşte sona yaklaştık, zaman benim için bitiyor. Birkaç gün sonra ruhum beden denen bu hapishaneden kurtulacak. Acılarım biter değil mi? Bitmeli...

Ben artık umut etmiyorum, sana yazdığım gün umut etmeyi bıraktım. Bu çaresiz, yapayalnız ve aptal kızın son mektubunu son sayfana koyduğum gün zaman benim için duracak.

Her güzel şeyin bir sonu vardır değil mi? Hiçbir mutluluk bize sonsuzluğu vaat etmez, çünkü bilirsin, her şey biter, her sayfa dolar, herkes gider. Ruh bile terk eder bedeni, zamanın boşluğunda süzülürsün. Ve işte! Bir bakmışsın ki ölüm paçandan akıyor, boşlukta kayboluyorsun.

O sabah da sonun bir başlangıcıydı bizim için, son sahnede kötü karakterin çıkıp başroldeki kadını öldürmesi gibiydi. Lakin böyle bir şey olamazdı çünkü kadın çoktan ölmüştü.

Çalan kapıyla uyandığımda kafamı yana çevirdim, Barış yoktu. Adım sesleri odamın yanındaki kapıya yaklaşırken Barış'ın kahvaltı hazırlamaya kalktığını fark edip gülümsedim. İçimdeki küçücük korkuyla harmanlanan merak duygusu beni yataktan kaldırmaya yetmişti.

"Hoşgeldin anne." Kaşlarım hafifçe çatılırken kapıyı açtım. Sevdiğim adamın annesiyle tanışacağım için içimde heyecan belirmişti. Hafif bir gülümsemeyle 'günaydın' demiştim.

"Uykusundan uyandırmışım küçük hanımı!"

Kadın sinirliydi. Sanki o an orada delirecekmiş gibi elindeki çantaya aldırmadan ellerini başının üstüne koydu.

"Anne, içeri gir konuşalım."

"Hayır efendim! Hemen çıkıyorsun bu evden!"

Yavaşça karşıdaki dairenin kapısı açılırken apartmandaki gürültünün sebebini merak eden komşularımızın sesleri geliyordu aşağıdan.

"Anne, gir şuraya! Seni kırmak istemiyorum. Eve gir, konuşalım."

"Barış... Gitmelisin."

Barış sözlerimin üzerine kafasını iki yana salladı. O da biliyordu, geri dönüşü yoktu bu yolun.

"Sen karışma! Barış hemen geliyorsun buraya."

"Nedenmiş o? Sırf Barış'ın annesisiniz diye sesimi çıkarmayacaktım ama çok oldu. Evimden gider misiniz?"

"Terbiyesiz. Barış! Kime diyorum ben? Çabuk gel buraya."

"Gelmeyeceğim anne, bana dayattığınız o hayatı istemiyorum. Mutluyum ben burada. Anlıyor musun? Git, şimdi."

"Tabii, anası babası belli bile olmayan bir kızın aldığı terbiye ne olabilirdi ki? Oğluma da bulaştırmış."

Ağırıma gitmişti bu sözler. Annemle babamı tanımamam benim suçummuş gibi davranıyordu. Ben ne yapmıştım bu kadına? Gözümden düşen yaşla ses tonumu yükselttim.

"Emin olun ki, iyi bir terbiye almamış olsaydım şimdi sizi yerden bile kaldıramazlardı."

"Terbiyesiz, ukala! Sen beni tehdit mi ediyorsun?"

"İster tehdit ister başka bir şey... Ne anlamak istiyorsanız o, eğer şimdi gitmezseniz derdinizi polise anlatırsınız. Bu yaptığınız resmen özel hayata saldırı! Hem oğlunuz kendi kararını verebilecek yaşta."

Acının Kırık Kızı | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin