1.2

150 46 1
                                    

Ölüm,

Dört harften oluşan bu zehirli kelime birçokları için kasvetlidir. Benim içinse... Yaşam amacım olabilir. Bazen düşünüyorum da, ölünce elime ne geçecek? Aradığım mutluluğa, huzura kavuşturabilecek mi beni yoksa daha çok mu acı çekeceğim?

Peki nasıl ölmek isterim? Bileklerime o metalin soğukluğunu bastırarak ? Denizin o büyük dalgalarıyla boğuşarak ? Belki de ölümün bana gelmesini bekleyerek? Tamam bu son dediğimin ihtimali daha düşük.

Sanırım denizin dalgasına karışıp ölmek istiyorum. Kahvenin açık tonundan kısa saçlarımın son kez o tuzlu suya batması, gözlerimden akan damlaları denizin dalgası olarak son kez kendimi kandımayı istiyorum.

Artık her günümüz Uğur ve Rüya'yla geçerken hayat enerjimi kazanmış gibiydim. Sosyalleşiyordum da, her gün bir alışveriş merkezinde, bazen sokaktaki insanlara yardım ederek bazen de yüzmeye giderek geçiriyorduk. Hayallerim de büyüyordu, Barış'la düğünümüz olacağını düşünüp duruyordum. Saplantılı bir hâle dönüşmüştü bu.

"Hadi ama Didem, ağaç oldum." Rüya'nın sezrenişlerini bitirmek için Barış'ı öpüp eşiği geçtim.

"Akşama geç kalma."

"Özler misin?"

"Çok."

"Merak etme hemen gelirim."

"Ben de beklerim." Gülümseyip Barış'ın kapıyı örtüşünü izledim.

"Sizi görünce aşık olasım geliyor. Ah, çok güzelsiniz."

Aşk? Aşk mıydı bu cidden? Karşılıksız aşk olur muydu? Barış beni sevmiyordu ki, bozuntuya vermemek için 'elbet bir gün senin de olur' demiştim.

Acının Kırık Kızı | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin