0.7

170 47 3
                                    

Sevgili Deryâdil,

Ben sanırım kendime acı çektirmeyi seviyorum. Zihnim bulanık ama anılarım sapasağlam. Her gün gittiğim o bankta bile etrafıma bakamıyorum artık. Ellerime bakıyorum, bakımsız, nasırlı ellerime. Kabuk bağlayan yaralarıma bakıyorum. Artık acıyı hissedemiyorum.

Beni şarkılarla uyuttuğu gece huzur da bizden yavaş yavaş ayrılacaktı. Bir süredir boş bakıyordu Barış. Gramafonun kırılnasının üzerinden bir ay geçmişti. Susmuştu Barış. Şimdilerde düşünüyorum da, Barış aslında konuşmak için şarkı dinlermiş, şarkı dinlerken kafasındaki sesler susarmış, yeni yeni anlıyorum.

Ondaki durgunluğun kaynağını ararken onu mutlu etmeye çalışıyordum. Ama olmuyordu. Yapamıyordum. Ne ona fayda sağlayabiliyordum ne de yosunlarla kaplı yüksek duvarlarını aşabiliyordum.

"Barış, kahve yaptım, gel de içelim." Usulca başını iki yana salladı. Kahve bile içmek istemiyordu.

Ne yaşattılar sana Barış? Nasıl kırdılar kalbini? Neden bu omuzlarındaki yük? Neden kalbindeki ağırlık?

Ben kırıklarıma basa basa onu iyileştirmeye çalışıyordum. Ona attığım her adımda ayaklarımdan içeri sivri camlar batıyordu. Camdan kalbim savunmasızdı ama bu halimle onu korumaya çalışıyordum.

"Benimle neden konuşmuyorsun Barış? Lütfen anlat bana. Yalvarırım. Sal içindeki zehri, bırak öldürecekse ikimizi de öldürsün."

"Yapamam Dide, yapamam. Beni o kadar kırdılar ki elime alıp birleştirmeye çalışacak kadar büyük parçam kalmadı."

Acının Kırık Kızı | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin