Sevgili Deryâdil,
Ah yine ben, selam. Bir süredir iyi değilim, doktorum bu günlüğün iyi geleceğini söylemişti ama sana yazdıkça acım katlanıyor.
Beni orada bırakıp gitmişti, en son orada kalmıştım sanırım. Ertesi gün peri masalı gibi olan aşkımızın en güzel günlerinden birine uyandırmıştı beni. Zil sesiyle uyandığımda her zaman huysuz olmuşumdur ama o gün hissetmiş gibi gülerek çıktım kapıya.
Karşımda sırıtan Barış yanağıma bir öpücük kondurdu."Dide'm." Eğer bir kez daha deseydi ismimi, dilim tutulur, sağır olurdum, son duyduğum ses onun sesi olsun diye.
"Günaydın, kusura bakma biraz dağınık." Elimdeki yastıkları alıp koltuğa koyarken göz ucuyla ona baktım. Elindeki sarı laleleri masamın üzerine koyuyordu.
"Önemli değil, uyandığına göre gün aymış." Aptalca sırıtarak gözlerimi ayaklarıma çevirdim.
"Utanınca ayaklarına bakmanı çok seviyorum."
"Sadece onu değil beni utandırmayı da seviyorsun."
"Bir şeyi daha seviyorum Dide'm."
"Hayret, ilk defa sevdiğin şeyleri söylüyorsun bana." Sırıttı.
"Biraz da ben anlatayım değil mi? Mesela gözlerini seviyorum," Koltuğa oturup yanıma gelmesini bekledim. "Mesela, saçlarını çok seviyorum."
"Öyle mi?" Saçlarımı parmaklarına doladı, imalı sesime karşılık. "Öyle."
Hiç unutmam acının en güzel tonlarını. Bana bakarken birkaç ton daha katlanırdı hatta. Matem dolardı kalbine, iyi gelmezdim ona, farkına varırdı ama gitmeme de izin vermezdi. Beni bırakmak istemiyor diye düşünürdüm ama kendi gitmeyi severmiş. Bana hiç söylememişti, gidişleriyle öğrendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Kırık Kızı | Tamamlandı
Romantizm"Hava çok güzel değil mi Barış? Sanki elimi uzatsam gökyüzü elime dolacakmış gibi..." "Asıl gökyüzü senin içinde güzelim. Sadece hissetmen gerek." "Hissedemiyorum Barış." "O zaman sarılalım, kendi içindekini hissedemiyorsan benimkini hissedersin." K...