Eğer farklıysan,
Yalnızlığa mahkum oluyorsun.- Aldous Huxley -
Kutlama bitmiş, herkes evlerine dağılmıştı. Uşaklar binbir gayretle dağılan etrafa çeki düzen veriyor, yemek artıklarını topluyordu.
Malikanenin içinde soğuk rüzgar esintileri vardı. Belki de bu esinti Stephan'ın birbirine düğümlenmiş düşünceleriydi.
Stephan, uşakların topladığı büyük salonun koltuklarında sinirle oturuyordu. Ayağa kalkıp sarsak adımlarla masanın üzerinden;kullanılmış bir bardak aldı. Cin içeceğini doldurup, koltuğuna geri geçti. Kendisini tanıyamadığı bir sarhoşluk içerisindeydi.Miranda ile olan yakınlaşmasını düşündü. Hazel onları görmeseydi belkide Stephan akşam üzeri bu kadar perişan olmayacaktı.
Hem ne diye geri gelmişti ki Hazel(?)
Lanet olası kitabı geri bırakmak için mi?Stephan başını arkaya uzattı
"Ah, Tanrım!"... bu işin içinden nasıl çıkacağım (?)Stephan el hareketleriyle bir kadın hizmetliyi yanına çağırdı.
"Evet efendim"
Stephan yüzünü kadına çevirmeden, elindeki bardağı uzattı.
"Doldur!"
Kadın içkilerin sıralanmış olduğu yerden bir rom alıp bardağa doldurdu.
Stephan yüzünü kadından yana çevirmezken, hizmetlinin uzattığı bardağı alıp bir yudum içti.Yüzünü ekşiterek kadına sinirli bir bakış attı
"Ben sana rom mu doldur dedim!!"
Kadın, Stephandan korkarak geriye sindi.
Kadının arkasından kocası, yaşlı uşak geldi.
"Efendim bir kabahat mi işl..."
Adam cümlesini tamamlayamadan, Stephan sinirle ayağa kalktı adama doğru yürüdü"Yoksa sen(?) Yoksa sen bana baş mı kaldırıyorsun? (!)" kinle söylemiş olduğu bu cümle, uşağı sarstı.
Uşak kekeleyerek
"H-Hayır efendim ö-özür dileriz"
Stephan elindeki bardağı yere fırlattı. Bardak parçalara ayrılırken, içerideki çalışanlar ne yapacaklarını şaşırdılar.
Stephan, güzel ellerine tezatlık oluşturan nasırlı parmaklarını sinirle saçlarından geçirdi.
Derin bir nefes aldı. Sakinleşemiyordu. Koltuğa bir tekme savurdu.
Hizmetli kadın ve içerideki bir çok uşak, gördükleri bu anı anlamlandıramıyor ; sarhoşluğuna veriyordu.Stephan odasına çıktı. Gömleğinin düğmelerini yırtarcasına açtı. Elini beline koymuş, odada zikzaklar halinde dönüyordu.
Savaş alanında en iyi strateji dehasına sahipti. Peki ya sosyete konusunda... Tam anlamıyla berbat.
Özellikle Hazel denen başbelası kadınla nasıl başa çıkacaktı? Hazel bir kadından daha çok düşmandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Tacın Sırrı (Kayıp Leydiler Serisi & Kitap:1)
Historical FictionYakışıklı Lordlar, sosyetenin hiç bitmeyen baloları, dedikodunun dibine vurulan çay partileri ve bunların içinde Hazel'ı gerçek dünya ile acı bir şekilde tanıştıran Winston Dükü Stephan. Kendisini ordusuna adamış, yaptığı canilikler yüzünden Tanrın...