"Dayanılmaz olan aslında yaşam değilmiş, insanlarmış"
-Franz Kafka-
Bir gün sonra...
Stephan her ne kadar hava kararmadan Bradford'a gideceklerini söylesede. Harriet'in yıkık dökük harabe evlerine varmaları bir günü bulmuştu. Stephan yol boyunca huzursuzdu. Sürekli bu rahatsızlığını belirtsede Hazel
" Kız kardeşinle uzun zaman sonra bir araya geleceksin" diyerek telkinde bulunuyordu.Stephan ise başını anlayışla sallıyor ve Hazel'ı doyasıya kucaklıyordu.
Hazel Stephan'ın hak etmediği büyük bir nimetti. Ona baktıkça bir kalbinin olduğuna inancı artıyordu. Kalbi öyle hızlı atıyordu ki sanki gizlice ekmek çalıp yakalanan bir çocuğun heyecanı saklıydı içinde. Adeta bir bombaydı. Yanlış hamle bir anda her şeyi bitirebilir veya bir anda her şeyi inşa da edebilirdi. Onu üzmek istemiyordu...
Hazel için ise Stephan, çözemediği bir küptü. Ne tarafa çevirse yanlış oluyordu. Ancak Stephanın aşk itirafından sonra çözülüp çözülmemesi umrunda dahi değildi. Stephan'ın kalbindeki iyiliği Hazel hissedebiliyordu. Bu adamla evlenecekti! Üstelik bir çok çocuk yapacağına dair ona sözünü bile vermişti. Bu düşünce kadını hınzırca gülümsetti. Bakışlarını toz toprak tutan evin giriş merdiveninden yukarı doğru kaldırdı. Bu kasaba rezalet durumdaydı. Filan yerdeki kapı gıcırtısı ve dahi bebeğini uyutan bir kadının ninnisi bile oldukça iyi duyuluyordu. Önlerinde durduğu harabeden ise ölüm sessizliği dışında bir ses gelmiyordu. Hazel'ın tüyleri ürperdi. Farkında olmadan elleri Stephan'ın ellerini kavradı. Taşa dönmüş Stephan sanki dünya ile iletişimini yeni sağlamışçasına gözünü kırptı.
Kız kardeşinin nasıl bu duruma düştüğünü aklı almıyordu. Çok öfkelenmiş çok sinirlenmişti ancak ölesiye şaşırmıştı ve afallamıştı ki bu bütün kızgınlığını yok ediyordu.
"İçeri girelim" dedi.
Hazel da başıyla onayladı.
Kapıyı çaldılar. İlk bir kaç saniyelik duraksama ardından küçük bir çocuk üzerinde önlüğüyle kapıyı açtı.
Stephan kaşlarını çatarak küçük çocuğa baktı. Kapıyı açan kişi saçını yana yatırmış, beyaz tenli çilli bir çocuktu ve üzerinde bu kasabayla tezatlık oluşturacak şık bir takım vardı.
Çocuk ciddiyetle"İşiniz mühim değilse gitmenizi rica ediyorum." dedi.
Stephan bir küfür mırıldanarak çocuğu ezercesine içeri girdi. Küçük çocuk her ne kadar kapıyı tutmaya çalışsada - ki kapıda Stephan varsa bu imkansız - beceremedi. Çocuk korkuyla arkadan seslenip kekelerken Hazel da Stephanın elinde sürüklenerek içeri daldı. Stephan hem yürüyor hemde bağırıyordu.
"Harriet!"
Acı kahve ahşaplardan çıkan toz ve gıcırtılar eşliğinde küçük holden salona doğru geçtiler. Ve bir anda neye uğradıklarını şaşırdılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Tacın Sırrı (Kayıp Leydiler Serisi & Kitap:1)
HistoryczneYakışıklı Lordlar, sosyetenin hiç bitmeyen baloları, dedikodunun dibine vurulan çay partileri ve bunların içinde Hazel'ı gerçek dünya ile acı bir şekilde tanıştıran Winston Dükü Stephan. Kendisini ordusuna adamış, yaptığı canilikler yüzünden Tanrın...