"Eğer bir şeylere bakma şeklinizi değiştirirseniz, baktığınız şeyler değişir"
-Wayne W. Dyer-
Stephan dediği gibi çok geçmeden gelmişti. Hava kararmış iken soğuk, rüzgar bedenleri titretiyordu. Ateş söndürülmüş, yanık bir siyahlıktan ibaret kalmıştı. Hazel adamdan uzak bir köşede ağacın köklerine kıvrılmıştı. Kollarını göğüs kafesine siper etmiş sarmalıyordu. Dişlerinin birbirine sürtünmemesi adına dirayet gösteriyordu. Bir kaç adım ötesinde ki Stephan'ın uyanmasını istemiyordu. Adam sağlam kolunun üzerine yan yatarak, başını taşa koyduğu gibi uyumuştu. Hazel ise sürekli etrafında dönüyor, kendisini en rahat pozisyonda tutmaya çalışıyordu. Bu ise imkansızdı. Yere uzandığında ise çivili yataktaymış gibi hissediyordu. Belki yer rahat olsa soğuğu unutabilirdi. Şımarık bir kız çocuğu gibi Stephan'a karşı yakınmak da istemiyordu. Gerçi adam su getirdiğinden beri gereksiz konuşmalardan uzak kalmış ve uyuyana kadarki süreçte bir ağaca yaslanmış, eline aldığı sopasıyla yere baştan savma çizikler çizmişti. Adamın içindeki rahatsızlık gözlerinden okunuyordu.
Hazel, aklının kız kardeşinde olduğunu düşünüyordu.Yorgunluğu ve bitkinliği baş göstermeye kalktığında ise uyuyakalmıştı.
Kadın nefesini sıkıntıyla verdi. Omzundan kaymış olan yeleğini üzerini daha da kapatmasını ister gibi çekiştirdi. Saçlarını yayarak kulaklarını kapadı. Soğuktan bacakları uyuşmuştu. Ayağını ise hissetmiyordu. Gözleri her kapanmaya yakın oluşunda irkilerek kendisine gelmesini sağlıyordu. Temiz havayı içine çekmek istercesine başını gökyüzüne kaldırdı. Gözlerini kapayıp, havanın soğuk kokusunu çekti. Gözlerini açışı karşısında yıldızlarla karşılaşmak istedi fakat gördüğü tek şey gündüz yeşilken gece simsiyah görünen yapraklardı. Gökyüzünü örümcek ağı gibi ören yapraklar, rüzgarla titreşiyordu. Ormanın ücra köşelerinden uzanan uğultuya baykuş sesi eşlik ediyordu.
Hazel yaprakların görseline dalmışken rüzgarın uğultusuna karşılık enfes bir ses kulaklarını doldurdu. Stephan mırıldanıyordu. Hazel ilk ona seslendiğini varsayarak omzunu dikleştirmiş ve öne doğru eğilerek
"Efendim?" demişti.
Sonrasında anladığında ise tebessüm etti. Hınzırca gülümseyerek yanına doğru yavaş adımlarla emekledi.Acaba rüyasında ne görüyor ?
Arkasına dönük Stephan'ın önüne geçti. Adam soğuğa karşı oluk oluk ter döküyordu. Kaşlarını çatmış, dudaklarını fısıltıyla oynatıyordu.
Hazel, rüyasında iyi şeyler görmediğine emin oldu.
Kadının gözleri Stephan'ın yumruk yaptığı eline kaydı. Garipseyerek adamı bir süre izledi. İnce işlenmiş karakteristlik burnu ve yanakları kızarmış. Uzun ve düz kirpikleri yanaklarına düşmüştü. Hazel hayret etti. Kim bir adamın bu kadar mükemmel ve uzun kirpiklere sahip olabileceğini düşünürdü ki? Bu adam erkeklerin tanrısı gibi görünüyordu. Bu kadar güzel olması haksızlıktı. Hazel onu beş saniye değil milyon sene daha izlese güzelliğinden sıkılmayacağını anladı. İçindeki duygular kabardıkça kabarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Tacın Sırrı (Kayıp Leydiler Serisi & Kitap:1)
Ficción históricaYakışıklı Lordlar, sosyetenin hiç bitmeyen baloları, dedikodunun dibine vurulan çay partileri ve bunların içinde Hazel'ı gerçek dünya ile acı bir şekilde tanıştıran Winston Dükü Stephan. Kendisini ordusuna adamış, yaptığı canilikler yüzünden Tanrın...