Bölümü medyadaki şarkıyla okumanızı tavsiye ederim.
Hadi iyi okumalar!
İlhan denen şerefsiz ormana gıden yolda hızlıca koşarken polis arabalarını görmüş olacak ki durmuştu.
Polisler onu hallederken benimse aklım sadece Yaprak'taydı. Hızlıca arabamdan inip koştum. Nereye koştuğunu bilmeden, koştum.
İleride gördüğüm kulübeye doğru yavşayan adımlarımı tekrar hızlandırdım. Kulübe güzel bir kulübeydi, bir insanı kaçırıp tutsak etmek için.
Kulübenin kapısına ulaştığımda fazla uzaktan gelmeyen ambulans ve siren sesleri eşliğinde kapıyı ittirdim. Kapı aniden açılırken dengemi sağlayamayıp sendeledim.
Hızla içeriyi kolaçan ettim. Son odaya baktığımda yerde kollarını karnına dolamış yatan bir Yaprak beklemiyordum. Hızlıca yanına çömeldiğimde bacaklarının arasından süzülen kanı farketmiştim.
İçeriye giren sağlık görevlileri Yaprak'ı sedyeye koyarken dişlerimi iyice sıktım. Ambulansa sadece tek kişi binebileceğini söylediler. Ben iki kişi görünüyordum sanırım.
Yavaşça Yaprak'ın soğuk ellerini avuçlarımın içine aldım.
A:Geçecek bi'tanem, geçecek. Hadi aç gözlerini. Orman gözlerini çok özledim.
•°•°•°•°•°•°•°•°•
Yaprak ameliyata alınanı yaklaşık olarak yarım saat kadar olmuştu. Bizimkilere durumu anlatmıştıştım. Birazdan burası ana baba gününe dönecekti.
Elimde Yaprak'ın kanı vardı. Sevdiğim kadının, hayatımın, nefesimin kanı.
Bir hışımla oturduğum soğuk zeminde kalkıp tuvalete gittim. Ellerimi koparırcasına yıkıyordum. Etrafdakilerin garip bakışları umrumda bile değildi.
Ellerim ıslak bir şekilde amliyathanenin önüne gittiğimde Oğuz ve İrem'i gördüm. Onlarda telaşlıydı.
Oğuz bana sarıldığında ruhsuzlar bekledim.O:Bizim Yaprak'ımıza da, yeğenimize de bir şey olmaz. Onlar çok güçlüler...
Oğuz benden ayrıldığı zaman ameliyathanenin kapısı açıldı. Rana Hanım maskesini çıkarırken derin bir nefes aldı. Yüzündeki duygular tam bir karmaşaydı.
R:Yaprak iyi. Karnında bir kaç ezik var sadece.
A:Peki ya bebek?
R:Üzgünüm. Maalesef bebek, bebek yaşamıyor. Geçmiş olsun.
Gözümden düşen gözyaşları benim yıkıldığımın kanıtıydı. Daha bir kez bile kokusunu içine çekememiştim. Bir kere baba diyişini duyamamıştım. Daha cinsiyetini bile bilmiyordum ki.
Ya Yaprak? O nasıl dayanacaktı? Nasıl kabullenecekti miniğimizin melek olduğunu? Nasıl alışacaktı onun yokluğuna?
Gözümden akan yaşları umursamamaya çalışırken Yaprak'ı normal odaya alıyorlardı.
Nasıl söyleyecektim artık miniğimizin olmadığını?
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Nefesimi tutarak odanın kapısını açtım. Yaprak uyanmıştı ve birinin ona açıklama yapmasını bekliyordu.
Soru dolu bakışlarını bana çevirdiğiniz içimden bir küfür savurdum. Hasta yatağının kenarındaki koltuğa oturduktan sonra, birazda olsa sakinleşmeye çalıştım.
Y:Ali, bebeğimiz iyi mi?
Gözlerimi Yaprak'ın gözlerinde sabitleyip yutkundum.
A:Yaprak, bebeğimiz...
Elini tutan ellerim buz gibi olmuştu. Bir kez daha derin bir nefes alıp cümlemi tamamladım.
A:Yaşamıyor.
Yaprak'ın gözlerine yaşlar dolarken sertçe kafasını iki yana salladı.
Y:Hayır... Hayır benim miniğim ölmedi. Yaşıyor o.
İkimizde ağlıyorduk. O hıçkırıkla ben ise sessizce. Kollarımın arasına aldım Yaprak'ı.
Y:Ali o bensiz yapamaz. Üşür. Melek olmak için çok küçük.
Hıçkırıkları arasında konuşmaya devam etti.
Y:Ali bir şey yap. Geri getir meleğimi. Gitmesin!
Tırnaklarını kollarıma geçirirken sinir krizi geçirdiğini anlamıştım. Bağırmaları arasında odaya giren hemşireler Yaprak'a sakinleştirici yaptığında benim gözyaşlarım hala akıyordu.
Sakinleştiricinin etkisiyle uykuya dalan karımın saçlarını okşayıp ardından odadan çıktım.
Bizimkiler teker teker bana sarıldı. Kızlar sessizce ağlıyorlardı. Biraz temiz havaya ihtiyacım olduğunu düşünüp, adımlarımı hastanenin bahçesine doğru çevirdim.
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Hastaneden çıkalı üç gün olmuştu. Yaprak ruh gibiydi. Kimseyle doğru düzgün konuşmuyordu.
Yemeğe inmeyeceğini anlayınca bir süreliğine yanımızda çalışacak olan Hüsna ablaya çorba hazırlattım. Çorba hazır olunca elimde çorba kasesi ile odaya gitti.
Odaya girdiğimde Yaprak her zaman ki gibi cenin pozisyonda ellerini karnına dolamış bir şekilde yatıyordu. Elimdeki kaseyi komidinin üstüne bıraktıktan sonra yatağa oturdum.
Ellerim Yaprak'ı saçlarında gezinirken bana çevirdiği gözlerindeki acıyı farketmiştim.
Y:Ali, dedi mırıltı şeklinde çıkan sesiyle.
A:Efendim bi'tanem.
Y:Şimdi tamamen bıraktımı bizi? Melek oldu değil mi?
Yanağından süzülen yaşlar içimden bir şeyin koptuğunu hissettiriyordu. Evet anlamımda başımı salladığımda, artık benimde gözümden yaşlar firar ediyordu.
Kollarımın arasına aldım Yaprak'ı. Hıçkırarak ağladığında içimden kendime küfürler yağdırdım.
Bir süre sonra hıçkırıkları derin i çok çekişlerine dönüştüğünde saçlarını okşamak devam ettim.
Bir anda beni itip banyoya koştuğunda bende arkasından banyoya gittim. İki gündür doğru düzgün bir şey yemediği için safra kusuyordu.
Artık kusamayacağını anlayınca elini yüzünü yıkadık. Yaprak'ı yavaşça yatağa yatırdıktan sonra uykuya dalana kadar bekledim.
•°•°•°•°•°•°•°•°•
Yaprak üç gün içerisindeok fazla kusmuştu. Sürekli başı dönüyordu ve bayılıyordu. İlk başlarda stresten olduğunu düşünmüştüm.
Ama şuan içimde şüpheler vardı. Ya bir hastalığı varsa?
Üst kattan öğürme -bu biraz şey oldu ama- sesleri gelince hızlı adımlarla üst kattaki odaya gittim.
Odaya girdiğimde Yaprak yatakta yatıyordu. Yüzü çok solgun görünüyordu.
A:Bi'tanem hadi kalk, hastaneye gidelim.
Y:İyiyim ben, hastaneye gerek yok.
A:Biz yinede gidelim de...
♦♦♦
Selammmm!
Bir hainlik yapıp bebeği öldürdüm. Ama bu bölüm planlıydı.
Bahadır Tatlıöz Kendine İyi bak şarkısını çıkarttığında ve ben klibi ilk izlediğimde ağlamıştım.
Sonra aklıma böyle bir hainlik yapmak geldi, bla bla bla.
Finale son dört bölüm kaldığı için diğer bölümler olaylar biraz hızlı gelişecek falan.
Seviyorum sizi❣
