Bölüm 2

1.8K 115 7
                                    

İki günlük yolculuktan sonra İstanbul'a gelebilmiştim. Özellikle farklı şehirlerde durup insanları gözlemlemiştim. İnsanların mimiklerini okumayı çok severim. Aldığım eğitimlerde öncelik bu konu üzerine olmuştu. Kaz ayaklarının görüntüsü bile izleyiciye farklı bir duygu belirtisi yansıtabiliyor. Bacak bacak üzerine attığınızda sadece rahatlığınızı dışa vurmazsınız. Eğer bir şeylerden sıkıldıysanız ve kaçamıyorsanız kurtarıcıdır bu pozisyon. Hele ki ellerini dizlerinin üzerine koymuşlarsa,

"Ölüyorum biri beni buradan kurtarsın" Diye bağırıyordur. Benim için büyük keyiftir insanları okumak. İşimde büyük avantaja sahip oluyorum bu yüzden.

Aslında döndüğümde Eren'le görüşmem gerekiyordu. Bana çok yardımı olmuştu. Yurtdışı bağlantıları olduğu için bana birçok iş bağlamıştı. Şimdi onu yüzüstü bırakmakta istemiyordum. Ama bir yandan da o ofise gidersem boş çıkmayacağımı da gayet iyi biliyordum. Bir duş alıp çıktım evden. Kokumu almış gibi Eren aramıştı beni.

"Geliyorsun değil mi?"

"Gelmiyorum dersem inanır mısın?"

"Hayır"

"O zaman niye soruyorsun?"

"Of Sırma"

"Tamam, tamam gelince konuşuruz. Bakalım neymiş bana gösterecek olduğun o muhteşem projen."

"Görüşürüz."

İki katlı eski binanın önünde arabayı durdurdum. Eski dediğime bakmayın. Dışı eski yapı olmasına rağmen içi oldukça modern şekilde dekore edilmiştir. Kapıdan içeri girdiğinde uzun bir koridor sizi karşılıyordu. İki tarafında bonsai ağaçları ile size "merhaba" diyordu. Çeşitli renklerle ama belli bir sıraya göre dizilmişlerdi. Karşılama personelinin olduğu masanın iki ucunda da kaktüsler sizi karşılıyordu. Eren tam bir doğa aşığıydı. Ofisini de bu tutkusuyla dekore etmişti. Yapay çiçeklere asla tahammülü yoktu. Toprağı olmayan çiçeği görmeye dayanamıyordu. Beni tanıyan sekreter

-"Hoş geldiniz Sırma Hanım" Deyip ağzı kulaklarında beni selamladı. Çok samimiydi. Yapmacık gülmüyordu. Gerçekten beni gördüğüne mutlu olmuştu.

"O kadın oyuncunun yerine bu kızı oynatsaydılar keşke" Diye geçirdim içimden.

"Hoş bulduk güzelim."

"Buyurun Eren Bey sizi bekliyor" Diyerek merdivenleri gösterdi.

"Sen zahmet etme canım ben hallederim" Eren beyin kapısını çalıp içeri girdim. İçeri girdiğim gibi kalkıp yanıma geldi. Sıkıca sarıldı bana. Oldukça yakışıklıydı Eren. Kırk yaşlarında sarışın, mavi gözlü ve serseri saçlı. Spor salonlarından çıkmadığı içinde atletik vücut hatlarına sahipti. Yakışıklı olduğu kadar harika bir babaydı. İki kızına ve eşine deli gibi aşık bir adamdı. Ofisine girdiğinizde dikkatinizi çeken ilk şey fotoğraflardır. Kızları Mina ve Mila'nın fotoğrafları. Eşi Ece'nin fotoğrafı masanın üzerinde kendine bakacak şekilde duruyordu. Tıpkı girişteki gibi kendi odasında da oldukça çok çiçek vardı. Menekşeler, açelyalar daha adını bilmediğim bir sürü çiçek.

"Bir gün oksijen yetersizliğinden küt diye gideceksin Eren" Önümdeki saksıya eğilip kokladım.

"Sen ne anlarsın onlar bana oksijenin en alasını veriyor."

"Sen niye yapımcı oldun ki? Keşke kendine bir sera kursaydın. Orada bol bol çiçek sulardın" Diyerek masanın önündeki koltuğa oturdum. O da gülerek karşıma oturdu.

Oyuncu Koçu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin