"Nasıl hissediyorsun?" Benim tarafıma doğru döndü.
"Bilmiyorum" Samimi bir cevap verdim. Hakikaten de nasıl hissettiğimi bilmiyordum. Karmakarışıktı hem kafamın içi hem de ruhumun en derinlikleri.
"Haklısın hem yaşadıklarımız hem de hastalığın üst üste geldi." Dediğinde ona doğru döndüm.
"Yaşadıklarımız derken?" Cevap vermesini bekledim.
"Dün akşam olanlardan bahsediyorum." Cesaretimi toplayarak
"Bak Ateş dün sen konuştun ben dinledim. Bugün ben konuşacağım sen dinleyeceksin."
"Tamam, ben seni ömür boyu dinlemeye hazırım."
"Ateş dün olan bir şey yok olamaz da. Sen kız arkadaşınla kavga etmiş ayrı yollara girmiş olabilirsiniz. Bu beni ilgilendiren bir durum değil. Sen bir şeyleri hissettiğinden bahsettin. Ben hissetmem yaşarım. Ayrıca eğer hissediyor olsam bunu saklamam. Saklamaya gerek duymam. Sana karşı beslediğim bir duygu falan yok. O bahsettiğin kalp atışı karşı cinsin dokunmasından oluşan bir durumdu. Öyle kafanda tasarladığın gibi saçma sapan" Parmağının ucuyla dudaklarımı bastırıp susturdu beni.
"İnkar etme politikasını gözlerinle anlatmayı başaramıyorsun. Bana bakarken o gözler nasıl parlıyor keşke sana gösterebilsem. Farkında değil miyim sanıyorsun olanların çok saçma olduğunun. Ama biz insanız ve duygularımıza hakim olamıyoruz işte. Şu an yaşadığımız ya da yaşayacak olduğumuz ne bilmiyorum fakat bildiğim bir şey varsa o da bu durumdan oldukça memnun olduğum." Elini itip
"Ben değilim."
"Olabilir ama olacaksın. Duygularım sana işlediğinde sen de benim gibi hissedeceksin." Ben kocaman bir yalancıyım. İnkar etmeye çalışıyorum ama yanımda olmasından oldukça keyifliydim. Hep konuşsun istiyordum. Yanımdan hiç gitmesin hep benimle kalsın. Ama bunları ona söylemem büyük bir aptallık olurdu. Fakat kendime nasıl hakim olacaktım işte onu bilmiyordum.
"Senin işin gücün yok mu gitsene" Dedim aniden. Şaşkınlıkla bana baktı, sonra masum bir bakış yerleştirdi gözlerine
"Sen şimdi gitmemi mi istiyorsun?" Sert bir şekilde
"Evet"
"Pek" Diyerek salıncaktan kalktı.
"Beni kapıya kadar geçirmeyecek misin?"
"Yolu biliyorsun" Dedim ondan tarafa bakmadan. Sessizce yanımdan ayrıldı. Dış kapının sesini duyunca rahat bir nefes alırım diye düşündüm. Ama nefesimi tuttuğumu sonradan fark ettim. Ben ne yapıyordum böyle? Acilen terapiye ihtiyacım vardı. Kendi kendime atlatabileceğimi sanmıyorum. Hemen terapistimi arayıp randevu aldım. Salona gittiğimde Suzan beni bekliyordu.
"Buraya geldiğimden beri ne iş yapacağım hakkında konuşmadık henüz. Sahi abla ben ne iş yapacağım yanında?" Gidip omzunu tuttum.
"Haklısın güzelim. Sana zaman ayıramadım. Bir sıkıntın yok değil mi? Yerleşebildin mi?"
"Her şey yolunda ama bir işe yaradığımı hissetmek istiyorum.
"Bana arkadaş oluyorsun işte ne güzel."
- Olmaz abla. Senin zaten yeterince arkadaşın var. Ben senin yanına çalışmak için yerleştim." Onu yanıma çağırdığımda ayrıntılara takılmamıştım. Ev de yapacak çok fazla iş olmuyor. Genellikle dışarıda çalıştığım için. Evimle ilgilenen Fazilet abla her şeyi hallediyordu. Suzan'a bir iş bulmak diye düşünürken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncu Koçu (Tamamlandı)
RomanceAteş ve Sırma. Aynı camiada olup birbirlerinden o kadar farklıydılar ki! Onları içine çeken aşk, canlarını yakarken, daha çok birbirlerine bağlanacaklar. Ne kadar kaçmaya çalışırsa çalışsınlar onlar gidecekleri tek yer kalpleri olacak...